“Akaid” kelimesi “inanç” anlamına gelmektedir. “Akaid İlmi” dendiğinde “İslâm Dininde İnanç” ile ilgili konular anlaşılmaktadır. İnanç konuları, iman ile ilgili meseleleri kapsamaktadır. Akaid ilminin dinimizdeki diğer eş anlamlı terimleri ise;“Usûl İlmi”, “Akide İlmi”, “İman İlmi”, “Tevhid İlmi”, “Kelam İlmi” olarak da adlandırılmaktadır. Akaid, inançla ilgili konuları açıkladığı için bu ilme “Akaid İlmi” adı verilmiştir.
Akaid ilminin diğer bir adı da “Kelam İlmidir”. Akaid ilmi; Kur’ân’dan, hadisten ispatlar ve akli deliller verilerek anlatılırsa “Kelam İlmi” adını alır. Kelam ilmi bahsi açılmışken kelam ilminin nasıl doğduğuna ve neden akaid ilminin kelam ilmi olarak da adlandırıldığının üzerinde biraz durmak gerekmektedir. Kelam ilmi isim olarak önceleri Ehli Sünnete müntesip alimlere ait değildi. İlk başlarda, sapık fırkalar, kelam ilmini ortaya çıkarmıştır. Bu sapık fırkalar Allâh’ın kelam sıfatı hakkında ileri geri bir çok söz sarfetmişlerdir. Böylelikle de akaid konusunda sapmışlardır. Ve bu sapık fırkalar adlandırılırken en çok uğraştıkları şey üzerinde adlandırılmıştır. Yani “Kelamcılar” olarak bilinmeye başlanmışlardır. Sahabeler ve Tabiin zamanında da bu sapık fırkalar Allâh’ın “Kelam” sıfatı hakkında çok konuştukları için bu fırkalara “Kelam Ehli”de denilmeye başlandı.
Daha sonraları Ehli Sünnet Vel Cemaate mensup olan âlimler, Allâh’ın kelam sıfatı hakkında doğru olan bilgileri dünyanın dört bir yanına yayılarak insanlara aktarmaya başladılar ve bu sapık fırkalara karşı insanları korudular. Bu andan itibaren Ehli Sünnet Vel Cemaat âlimleri “Kelam İlmi” kavramını kullanmaya başladılar.
Allâh’ın kelam sıfatı ile ilgili olarak o günlerden günümüze kadar Ehli Sünnet Vel Cemaat ile sapık fırkalar arasında sayısız ve şiddetli tartışmalar yaşanmıştır. İmam Ali, İmam Eşari ve İmam Maturidi zamanından günümüze kadar bu konuda “Hak Ehli” ile “Sapık Fırkalar” arasında bir çok tartışma yaşandığı için ve bu konuda bir çok söz söylendiği için de bu ilme “Kelam İlmi” adı verilmiştir.
Bazı sapık fırkalar, sahabenin de kelam ilmini eleştirdiğinden örnek ve bahisle kelam ilmini eleştirmektedirler. Ancak, sahabeler Allâh’ın kelam sıfatı hakkında ileri geri konuşan sapık fırkaları eleştirerek, onların kullandığı kelam ilmini ve bu kullanımı eleştirmişlerdir. Bir başka deyişle, sahabeler, sapık fırkaların Allâh’ın kelam sıfatı hakkında söylemiş ve iddia etmiş oldukları batıl bilgileri reddedip ve bu batıl bilgileri insanlara yayan ve hak yoldan sapmış olan insanları eleştirmişlerdir.
Daha sonra İmam Eşari ve İmam Maturidi zamanlarında kelam ilmini, Hak Ehli, doğru bilgileri içerecek şekilde anlatmaya başlayıp savundukları için, Hak Ehline, Kelam Ehli denmeye başlanmıştır. Bu andan itibaren de sapık fırkalar da, Hak Ehline, Kelam Ehli demeye başlamışlardır.
Ehl-i Sünnet Vel Cemaata müntesip olan büyük âlimler, büyük zatlar Kelam İlmine çok önem vermişlerdir. Fakih ve muhaddis olan, gelmiş geçmiş âlimlerin en büyüklerinden birisi olan Bedreddin Ez-Zerkeşi “Teşnifil Mesemi” adlı kitabında şöyle buyuruyor: “Âlimler ve imamlar, yani büyük zatlar, sapık fırkalara karşı reddiyeler hazırlamak için büyük çabalar sarfettiler ve gayretler gösterdiler. Burada sözü edilen reddiyeler akaid konusunda hazırlanmış olan reddiyelerdir. Yine İmam Şafii, “bu alemin başlangıcının olmadığını” söyleyen mülhitlere karşı “Kıyas” adlı bir kitap (reddiye) yazmıştır. Yine İmam Şafii,“Berahime” denen sapık bir fırkaya karşı reddiye niteliğinde bir kitap yazmıştır. Yine İmam-ı Azam Ebu Hanife “Fıkhıl Ekber” ve “El Âlim ve Mutaallim” adlı kitapları sapık fırkalara karşı reddiye olarak yazmıştır. Yine İmam Malik, akaid konusunda sapık fırkaların sorularına karşılık Kur’ân ve hadislerden deliller vererek onlara karşı reddiyeler hazırlamıştır. Aynı şekilde İmam Ahmed de sapık fırkalara karşı reddiyeler hazırlamıştır.”
Şimdi dikkat edecek olursak İmam Bedreddin Ez Zerkeşi, sapık fırkalara karşı reddiye hazırlayanların içinde dört büyük mezhebin imamlarının olduğunu zikretmiştir. Bunun nedeni, bilinsin ki dört mezhebin imamları akaid konularında aynı görüşe sahiptirler. Bu imamların dışında sapık fırkalara karşı reddiye yazan başka büyük zatlar da vardır. Bu zatlar da aynı görüştedirler. Ancak İmam Zerkeşi, İmam Bağdadi veya İmam Razi dendiğinde insanlar bu büyük zatları ismen tanımayabilirler. Ancak dört büyük mezhebin imamlarından örnek verildiğinde insanlar bu zatları tanır ve bilirler.
Akaid ilminin iman ile ilgili konuları kapsadığını yukarıda zikretmiş bulunmaktayız. İyice bilinmelidir ki bir insanda sağlam, yani doğru bir iman olmaz ise o insanın yapmış olduğu salih ameller o insandan kabul edilmez. Çünkü İslâm dininde; Kur’ân-ı Kerim’de, sahih olan hadislerde ve icma ile sabittir ki salih amellerin kabul olunması için doğru, yani sahih bir iman şarttır.
Akaid ilmi büyük ölçüde Allâh-u Teâlâ’yı tanıtan bir ilimdir. Allâh-u Teâlâ’ya yakışan kâmil sıfatların hangileri olduğunu, Allâh-u Teâlâ’ya yakışmayan sıfatların hangileri olduğu ile ilgili yüksek ve faziletli konuları kapsamaktadır. Akaid ilminin İslâm ilimleri içerisinde en şerefli ilim olduğunu bizlere İslâm âlimleri bildirmektedir. İmam Gazali Rahimehullâh şöyle buyurmaktadır: “Her kim Allâh-u Teâlâ’yı hakkıyla tanımaz ise o kişiden ibadet sahih olmaz, bir başka deyimle kabul olunmaz.” Bu sözden anlaşılan insan, ibadetinin sahih olmasını istiyorsa öncelikle Allâh-u Teâlâ’yı hakkıyla tanıması gerekmektedir. Allâh-u Teâlâ’yı hakkıyla tanımanın da yegane yolu “Akaid İlmini”Gerçek Ehlinden almakla mümkün olur.