1. Anasayfa
  2. Hac

Şâfiî Mezhebine Göre Hac

Şâfiî Mezhebine Göre Hac
0

Haccın Farz Olmasının Şartları:

Müslüman olmak
Baliğ olmak
Akıllı olmak
Hür olmak
Gücü yetmek

Hac ibadeti için kişinin Müslüman olması şarttır. Çünkü hac bir ibadettir ve ibadetler, Müslüman olmayan bir kimseden sahih olmaz. Aslı kâfir (Yahudi veya Hristiyan) veya mürted olan (önceden Müslüman olup, sonra İslâm dininden çıkan) kimseye, ilk önce Müslüman ol sonra hacca git, denir. Aksi halde Ahiret gününde Müslüman olmayıp hacca gitmediği için hesaba çekilir.

Gücü yetenden maksat; kişinin hem maddi hem sağlık hem yol ve yolculuk gibi konularda müsait olmasıdır. Maddi bakımdan; hacca gidip gelene kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin (muhtaç olan babası ve annesi, eşi ve ergenlik çağına girmemiş olan çocuklarının) yeme, içme, giyinme ve barınma masraflarını bulmuş olması gerekmektedir. Aynı şekilde borcu varsa borcundan fazla parası olması da gerekmektedir. Aksi takdirde gücü yeten olma şartı yerine gelmiş sayılmaz. Bu halde hac ona farz dolmaz.

Sağlık konusuna gelince; kişinin ayakta duramayacak halde olmaması veya oturacak yeterlilikte bulunmaması yani yatalak durumda olmaması gerekmektedir.

Bayanın yanında mahremi veya kocası bulunmaz ise hacca gitmesi farz değildir. Bununla beraber) farz olan hacca tek başına gitmesi caizdir. Bir bayanın nafile olan hacca, Peygamber Efendimizin ﷺ kabrini ziyarete veya evliya zâtların kabirlerini ziyarete tek başına gitmesi ise caiz değildir.

Haccın Çeşitleri:

1- Hacc-ı İfrad: İlk önce hacca niyet edilerek yapılan hacdır. Ondan sonra umre yapılabilir. Bu hac kurban gerektirmez. Şafîi mezhebine göre en faziletli hac budur.

2- Hacc-ı Temettû’: Hac mevsiminde, önce umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra, aynı mevsimde yurduna dönmeden, tekrar ihrama girilerek usulüne uygun olarak yapılan hacdır. Bu hac kurban gerektirir.

3- Hacc-ı Kıran: Hac ile umre, bir ihram ve bir niyetle birleştirilip yapılan hacdır. Bu hac kurban gerektirir. Hanefî mezhebine göre en faziletli hac budur.

Haccın rükünleri, vacipleri ve sünnetleri vardır.

Rükün: Yerine getirilmezse hac sahih olmaz. Kurban kesilerek veya başka bir şey yapılarak eksikliği giderlemez.

Vacip: Yerine getirilmezse hac sahih olur. Fakat terki hem günahtır hem de kurban kesmeyi gerektirir.

Sünnet: Yerine getirilmezse hac sahih olur. Terkinde günah yoktur fakat sünnet sevabından mahrum kalınır.

Haccın Rükünleri:
İhrama girmek (Niyet etmek).
Arafat’ta durmak (Vakfe yapmak).
Kâbe’yi yedi defa tavâf etmek. (Kâbe’nin etrafında dönmeye tavâf denir.)
Safâ ve Merve arasında yedi sefer (gidip gelerek) Sa’y yapmak.
Saçı tıraş etmek veya kısaltmak.
Rükünlerin çoğunu (tertibe uyarak) sırayla yapmak.

Haccın Vaciplerinden Bazıları:

Mekân-ı Mikat’tan önce ihrama girmek.
Bir görüşe göre Müzdelife’de gecelemek.
Bir görüşe göre Minâ’da gecelemek.
Cemretu’l Akabe’yi (büyük şeytan)  taşlamak
Üç Cemreyi (üç şeytan) taşlamak.
Bir görüşe göre Vedâ Tavâfı yapmak.

Mîkat

Mîkat, zaman ve mekân bakımından iki kısma ayrılır.

1- Mekân-ı Mîkat

Mekan-ı Mikat, hacca niyet eden kişinin ihramsız olarak geçmesinin caiz olmadığı sınırlardır. Bu sınırlar Harem-i Şerîf’i her yönden kuşatan Peygamber Efendimizin ﷺ bildirdiği belli sınırlardır.

2- Zaman-ı Mîkat

Zaman-ı Mîkat, hac için ihrama girilen Şevvâl, Zilkadeh aylarının tamamı ile Zilhicceh’nin ilk on günüdür. Bu belirtilen zaman, hac için ihrama girme zamanıdır Bu zamandan önce ihrama giren kişinin haccı sahih olmaz. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:

الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ (El-Bakarah/197)

Anlamı: “Hac vakti bilenen aylardır.”

Haccın Yapılışı:

Kişi hacca gideceği zaman ister evinde iken ister daha sonra, fakat mikat sınırları içine girmeden ihramını giyip kalbiyle Hacc ibadetine niyet etmelidir. Mesela kişi Türkiye’den yola çıkıp, Suriye’den geçerek karayolu ile hacca gidecek ise Âbâr Alî – Zülhuleyfe mikat sınırına gelmeden ihramını giyip kalbiyle niyet etmesi gerekir. Âbâr Alî -Zülhuleyfe mikatı ise Medîne-i Münevvere’den 15 km uzaklıkta Mekke yolu üzerindedir. Fakat kişi havayoluyla gidiyorsa ya evindeyken veya havaalanında iken veyahut da uçaktayken mikat sınırına girmeden ihramını giyip niyetini etmesi gerekir.

İhramı giymeden önce gusletmek sünnettir. Hacca niyet eden erkeğin dikişli elbiseleri üzerinden çıkarıp. Onların yerine İzar ve Ridayı giymesi gerekir. İzar ve ridanın beyaz, yeni veya temiz olması daha efdaldır. Kadın ve erkeğin ihramdan önce elbiseye değil de bedene güzel koku sürmesi sünnettir. 

Kişi ihrama girdikten sonra ihramın sünnetine niyet ederek iki rekât namaz kılıp birinci rekâtta
el-Fâtihah’dan sonra el-Kâfirûn, ikinci rekâtta el-Fâtihah’dan sonra el-İĥlâs surelerini okuması sünnettir. Daha sonra Kıble’ye yönelerek kalbiyle şöyle der: “Niyet ettim Allâh rızası için hac yapmaya. Allâh’ım bunu benden kabul eyle ve bana kolaylaştır.” Diliyle şöyle der: “Lebbeyk Allâhumme bi hac.” Haccın niyeti şöyle de olabilir: “Niyet ettim Allâh rızası için hac amelini yapmaya.”

Niyetten sonra erkeğin yüksek sesle, kadının ise kısık ses ile “Telbiye” getirmesi sünnettir. Telbiye ise şöyle getirilir:

لَبَّيْكَ اللهم لَبَّيْكَ ، لَبَّيْكَ لا شريكَ لكَ لَبَّيْكَ ، إنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ  لا شَرِيكَ لَكَ
“Lebbeyk Allâhumme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, innel hamde venni’mete leke vel mulk, lâ şerîke lek.” 

Telbiye’den sonra kişinin Peygamber Efendimize salavat getirmesi, Allâh’tan rızasını ve Cennet’ini
istemesi, Cehennem ateşinden Allâh’a sığınması, kendisine ve sevdiklerine hayırlı şeyler için dua etmesi müstehaptır. Telbiyeyi çokça okumak da müstehaptır.  Kişinin, beğendiği veya nefret ettiği bir şey gördüğünde şöyle demesi sünnettir:

اللَّهُمَّ لاَ عَيْشَ إِلَّا عَيْشُ الآخِرَةِ

Anlamı: “Ey Allâh’ım en güzel yaşayış Ahiret’in (Ahiret’teki) yaşayışıdır.”

Mekke’ye Giriş

Kişinin, Mekke’ye ulaştığında şöyle söylemesi sünnettir:

اللَّهُمَّ هذا حَرَمُكَ وَأَمْنُك فَحَرِّمْنِي على النَّارِ وَأَمِّنِّي من عَذَابِك يوم تَبْعَثُ عِبَادَك وَاجْعَلْنِي من أَوْلِيَائِك وَأَهْلِ طَاعَتِك
“Allâhumme hâzâ haramuke ve emnuke fe harrimnî alen-nâr ve emminni min azâbike yevme teb-asu ibâdeke, vec-alnî min evliyâike ve ehli tâatike.”

Anlamı: “Ey Allâh’ım! Bu senin haremindir, Senin emniyetindedir (emin-güvenilir kıldığın yerdir). Beni ateşinden muhafaza eyle, kullarını dirilttiğin günde azabından emin (uzak) kıl. Beni ibadet eden velî kullarından eyle!”

Kişinin, Mekke’ye girmeden önce gusletmesi sünnettir. Mekke’ye girerken kişinin etrafındakilere eziyet vermekten kaçınması gerekir. Şayet izdiham olursa bu esnasında onu itekleyen kişilere karşı yumuşak olması gerekir.

Kişi Mescid-i Haram’a ulaştığında ona sağ ayağıyla girer ve şöyle dua eder der:

بِسْم ِاللهِ وَالْحَمْدُ لِلهِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدِ وَسَلِّمْ اللَّهُمَّ اللَّهُمَّ افْتَحْ لي أَبْوَابَ رَحْمَتِك اغْفِرْ لِي ذُنُوبِي
“Bismillâhi vel hamdulillâh, Allâhumme ŝalli alâ Muhammed’in ve alâ âli Muhammed ve sellim,
Allâhummeğfir lî zunûbî Allâhumme iftahlî ebvâbe rahmetik.”

Kişi, Kâbe’yi gördüğü anda ise ellerini kaldırır ve şöyle dua eder:

اللَّهُمَّ زِدْ هذا الْبَيْتَ تَشْرِيفًا وَتَعْظِيمًا وَتَكْرِيمًا وَمَهَابَةً وَزِدْ من شَرَّفَهُ وَكَرَّمَهُ مِمَّنْ حَجَّهُ أو اِعْتَمَرَهُ تَشْرِيفًا وَتَكْرِيمًا وَتَعْظِيمًا وَبِرًّا اللَّهُمَّ أنت السَّلَامُ وَمِنْك السَّلَامُ فَحَيِّنَا رَبَّنَا بِالسَّلَامِ
“Allâhumme zid hâzel beyte teşrîfen ve tâ’zîmen ve tekrîmen ve mehâbeten ve zid men şerrafehu ve kerramehu mimmen haccehu ev i’temerahu teşrîfen ve tekrîmen ve tâ’žîmen ve birran. Allâhumme entesselâmu ve minkesselâmu fehayyinâ Rabbenâ bisselâm.”

Anlamı: “Ey Allâh’ım! Bu beytin (Kabenin), yani Kâbe’nin şeref, azâmet, kerem ve yüceliğini artır. Ey Allâh’ım! Bu beyti şereflendiren, yücelten kullarının da şeref ve keremini artır. Es-Selâm Sensin, selâm Sendendir. Ey Rabbimiz! Bizi esenlikle yaşat!”

Bu duadan sonra kişi dünyevi ve uhrevi istekleri için dua eder. Çünkü Müslüman’ın Kâbe’yi gördüğünde ettiği duanın kabul edileceğine dair hadîs varid olmuştur.

Tavâfu’l Kudum (Giriş Tavâfı)

Kişi, Mescid-i Haram’a girdiğinde Tehiyyetu’l Mescid namazı yerine Tavâfu’l Kudum (Giriş Tavâfı)  yapması sünnettir.

Tavâfa başlarken şöyle dua edilir:

بِسْمِ اللهِ وَاَللهُ أَكْبَرُ اللَّهُمَّ إيمَانًا بِك وَتَصْدِيقًا بِكِتَابِك وَوَفَاءً بِعَهْدِك وَاتِّبَاعًا لِسُنَّةِ نَبِيِّك مُحَمَّدٍ صلى اللهُ عليه وسلم
“Bismillâhi vallâhu ekber. Allâhumme îmânen bike ve taŝdîkan bikitâbike ve vefâen biahdike vettibâan lisunneti nebiyyike Muhammedin ŝallallâhu aleyhi ve sellem.”

Anlamı: “Allâh’ın adıyla! Allâh’ın şanı yücedir.
Allâh’ım! Sana imân ederek ve kitabına inanarak, ahdini (sana verdiğim imân sözünü) yerine getirerek, Peygamberinin sünnetine uyarak bu tavafı yapıyorum.
Allâh’ın salât ve selâmı, Peygamberinin üzerine olsun.”

Tavâf Namazı

Allâh-u Teâlâ “el-Bakarah” Sûresi’nin 125. Âyet’inde şöyle buyuruyor:

وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى

Anlamı: “Siz de Makam-ı İbrâhîm’den kendinize bir namazgâh edinin (orada namaz kılın).”

İster Kudum ister İfâda (Ziyaret) ister Vedâ tavâfı olsun, her tavâftan sonra iki rekât nafile namazı kılınması sünnettir. Tavâf sona erince Makam-ı İbrâhîm’de iki rekât namaz kılınır. Kalabalıktan dolayı orası müsait olmadığı takdirde, müsait olan herhangi bir yerde kılınır. Birinci rekâtta “el-Kâfirûn”, ikinci rekâtta ise “el-İhlâs” suresini okumak daha faziletlidir. Bu namazı kıldıktan sonra şu dua okunur:

اللُّهُمَّ يَا رَبَّ البَيْتِ العَتِيقِ، إِعْتِقْ رِقَابَنَا مِنَ النَّارِ،اللَّهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ وَنَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ محمدٍ صلى الله عليه وسلم أَنْ تَغْفِرَ لَنَا ذُنُوبَنَا وَتَرْحَمَنَا وَأَنْ تُدْخِلَنَا الجَنَّةَ يَا رَبَّ العَالَـمِيْنَ، اللَّهُمَّ اللَّهُمَّ أَدْخِلْنَا الجَنَّةَ، اللَّهُمَّ أَجِرْنَا مِنَ النَّارِ، اللَّهُمَّ أَعِنَّا عَلَى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنَ عِبَادَتِكَ، اللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْ عِبَادِكَ الذِيْنَ يَخْشَوْنَكَ كَأَنَّهُمْ يَرَوْنَكَ، اللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنَ التَّوَّابِيْنَ الأَوَّابِيْنَ الشَّكُوْرِيْنَ، اللَّهُمَّ لَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِيْنَ ءَامَنُوا رَبَّنَا أَعِنَا وَلَا تُعِنْ عَلَيْنَا وَانْصُرْنَا وَلَا تَنْصُرْ عَلَيْنَا وَاهْدِنَا وَيَسِّرِ الهُدَى لَنَا . رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ وَأَدْخِلْنَا الجَنَّةَ مَعَ الأَبْرَارِ يَا عَزِيْزُ يَا غَفَّارُ.

Mescid-i Haram’dan çıkacağı zaman sol ayağı ile çıkıp şöyle der:

بِسْم ِاللهِ وَالْحَمْد ُلِلَّهِ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدِ وَسَلِّمْ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي ذُنُوبِي اللَّهُمَّ افْتَحْ لي أَبْوَابَ فَضْلِك
“Bismillâhi velhamdulillâh, Allâhumme ŝalli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sellim,
Allâhumme iğfir lî zunûbî Allâhummeftah lî ebvâbe fadlik.”

Safâ ile Mervâ Arasında Sâ’y Yapmak

Sâ’y, tavâftan sonra yapılmazsa sahih değildir. Dileyen kişi Tavâfu’l Kudum’dan sonra farz olan Sa’y’ı yapabilir. Eğer kişi Tavâfu’l Kudum’u yapmamışsa bekler ve Ziyaret Tavâfı yaptıktan sonra Sa’y yapar. Sa’yı yaparken Safâ’dan başlar ve Mervâ’de bitirir. Gidiş bir, dönüş de bir (şavt) sayılır böylelikle şavtları yediye tamamlar. Sa’y’ı yapmada taharet şart değildir. KişiSafâ ile Mervâ arasında Sa’y’ı yaparken çokça Ku’ân-ı Kerim okur dualar eder.

Not: Sa’y’ın geniş duaları; “Dualar Bölümü”ndedir.

Tenbih:

Sa’y meselesinde dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır. Hem Şafiî hem Hanefî hem de diğer bütün mezheplere göre Safâ ile Merve’nin arasında Sa’y yaparken sınırların dışına çıkılmaması gerekmektedir. Sınırlar dışında yapılan Sa’y sahih olmaz. Dolayısıyla şu anda genişletilen Sa’y yerinde Sa’y yapılması sahih olmaz. Muhakkak ki eski yerinde yapılması gerekir veyahut eski yerin hizasında alt veya üst katlarda yapılabilir. (Hanefilerden Molla Ali el-Kâri “Mirkatu’l Mefâtih” ve Kutbuddîn el-Hanefî “el-İ’lâm”, Şafiîlerden İmam Nevevî “El-Mecmu’” ve İmam Ramli “Nihayetu’l Muhtac”, Malikilerden el-Hattâb el-Mâlikî “Mevahibu’l Celîl” adlı kitaplarında bu konuya değinmişlerdir.

Arafat’ta Durmak

Peygamber Efendimiz ﷺ bir Hadîs-i Şerîf’te şöyle buyuruyor:

الْحَجُّ عَرَفَةُ

Anlamı: “Hac Arafat’tır.” (İmam Ahmed/El-Müsned)

Arafat’ta Durmanın Vakti:

Zilhicceh ayının dokuzuncu gününün zeval vaktinden, Zilhicceh ayının onuncu gününün (bayram günü) fecir vaktine kadardır. Bu vakit içerisinde bir an bile durmak farziyetin kalkması için yeterlidir. Bazı âlimler Arafat’a giderken şöyle dua edilmesini uygun gördüler:

اللَّهُمَّ إلَيْك تَوَجَّهْت وَلِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ أَرَدْت فَاجْعَلْ ذَنْبِي مَغْفُورًا وَحَجِّي مَبْرُورًا وَارْحَمْنِي وَلَا تُخَيِّبْنِي إنَّك على كل شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Allâhumme ileyke teveccehtu ve livechikel kerîmi eradtu fec-al zembî meğfûran ve haccî mebrûran verhamnî velâ tuĥayyibnî inneke alâ kulli şey’in kadîr.” Kişi bu esnada Telbiye’yi de çoğaltır.

Arafat vakfesi için gusletmek sünnettir. Gündüz ve geceyi orada birleştirmek, yani zeval vaktinden sonra girip, öğlen ve ikindiyi cem-i takdim olarak kıldıktan sonra güneş batana kadar orada kalmak sünnettir. Hayızlı ve cenabetli olanın da vakfesi sahihtir. Erkekler için, Peygamber Efendimizin ﷺ durduğu Rahmet Dağı’nın eteğinde bulunan açık ve büyük olan taşların yanında bulunmak sünnettir. Kadınların ise erkeklerin arasında durmamak için etraflarda durmaları daha faziletlidir.

Kişi özellikle öğlen ve ikindiyi kıldıktan sonra tahir, hûşûlu, kalbi dünyadan boş arınmış bir şekilde Kıble’ye yönelerek; Tehlil, Tesbih, Tekbîr ve Peygamber Efendimize salavat ile meşgul olması, istiğfar ve dua etmesi, Kur’an-ı Kerîm okuması özellikle el-Haşr Sûresi’ni ve “Lâ ilâhe illallâhu vehdehu lâ şerîke leh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şey-in kadîr” zikrini okuması sünnettir. Duanın Allâh’a hamd ve O’nu tazim etmekle, tesbihle ve Peygamber
Efendimize salavat getirmekle başlatılması ve bitirilmesi sünnettir.

Not: Arefe’nin geniş duaları; “Dualar Bölümü”ndedir.

Müzdelife’de Gecelemek ve Cemratu’l Akabe’yi Taşlamak

Arafat’tan sonra telbiyeler getirerek geceleyin Müzdelife’den taşların toplanması müstehaptır. Teşrik günlerinin üçünü de Minâ’da geceleyerek geçirmek isteyen kişi yetmiş; son teşrik gününü Minâ’da geçirmek istemeyen, yani ikinci gün güneş batmadan önce Minâ’dan ayrılacak kişi kırk dokuz tane taş toplar. Bu esnada Kıble’ye doğru yönelir ve şu duayı çokça okur:

 اللَّهُمَّ إني أسألُكَ أنْ تَرْزُقَنِي في هَذَا المَكانِ جَوامِعَ الخَيْرِ كُلِّهِ، وأنْ تُصْلِحَ شأنِي كُلَّهُ، وأنْ تَصْرِفَ عَنِّي الشَّرَّ كُلَّهُ، فإنَّه لاَ يَفْعَلُ ذلكَ غَيْرُكَ، وَلاَ يَجُودُ بِهِ إِلاَّ أنْتَ. اللَّهُمَّ كما وَقَفْتَنا فِيهِ وأرَيْتَنا إيّاه، فَوَفِّقْنا لذِكْرِكَ كما هَدَيْتَنا، وَاغْفِرْ لَنا وَارْحَمنَا.”اللَّهُمَّ لَكَ الحَمْد كُلُّهُ، وَلَكَ الكَمالُ كُلُّهُ، ولك الجَلالُ كُلُّهُ، ولك التقديس كُلُّهُ، اللَّهُمَّ اغْفِرْ لي جَميعَ ما أسْلَفْتُهُ، وَاعْصِمْنِي فِيما بَقِيَ، وَارْزُقْني عَمَلاً صَالِحاً تَرْضَى بِهِ عنِّي يا ذَا الفَضْلِ العَظِيمِ. “اللَّهُمَّ إني أسْتَشْفِعُ إِلَيْكَ بخَوَاصّ عِبَادِكَ، وأتَوَسَّلُ بِكَ إِلَيْكَ، أسألُكَ أنْ تَرْزُقَنِي جَوَامِعَ الخَيْرِ كُلِّهِ، وأن تَمُنَّ عَليَّ بِمَا مَنَنْتَ بِهِ عَلى أوْلِيائِكَ، وأنْ تُصْلحَ حالي في الآخِرَةِ وَالدُّنْيا يا أرْحَمَ الرَّاحِمِينَ!”

Hacılar geceyi Müzdelife’de geçirirler. Daha sonra bayramın birinci gününün Fecir vaktinde sabah namazını kıldıktan sonra Minâ’ya doğru Cemratu’l Akabe’yi (Büyük Cemre) yedi taşla taşlamak için Müzdelife’den ayrılırlar. Taşları tek tek ve gerekli havuzun içine atmak şarttır. Taşları atarken tekbir getirmek sünnettir.

Taşlama vakti, bayramın gece yarısından sonra başlar. Bayramın birinci gününde şeytan taşlandıktan sonra Minâ’da kurban kesilir.

Tıraş olmak veya Saçı Kısaltmak

Daha sonra erkek saçını dipten tıraş olur veya kısaltır. Dilerse şeytan taşlamadan önce de traş olabilir. Tıraş olmanın vakti bayram gecesinin yarısından sonra başlar. Hacı adayının (erkek veya bayan) bu vakitten önce bilerek vücudundan bir kıl koparması haramdır.

Bu rüknün en azı; üç tel saçı tıraş etmek veya kısaltmaktır. Saçı olmayan kişinin usturayı başının üzerinden geçirmesi sünnettir. Erkeğin saçını jiletle tıraş etmesi makasla kısaltmasından daha faziletlidir. Çünkü İmam Buharî’nin rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf’te Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyuruyor:

اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُحَلِّقِينَ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُحَلِّقِينَ. ثَلاَثًا

قَالَ: وَالْمُقَصِّرِينَ: قَالُوا: يَا رَسُولَ اللهِ وَالْمُقَصِّرِينَ

Anlamı: “Allâh’ım tıraş olanları bağışla.” Dediler ki: “Ey Allâh’ın Rasûlü, ya kısaltanlar? Üç defa tekrarladıktan sonra Allâh’ın Rasûlü mealen dedi ki: “Kısaltanları da.”

Tıraşın veya kısaltmanın bayram gününde olması sünnettir. Güneş çıktıktan sonra, farz olan tavâfı ve sa’y’ı yapmadan önce olması daha efdaldır. Erkeğin saçının hepsini jiletle tıraş etmesi sünnettir. Kadın ise jiletle traş olmaz, sadece saçını kısaltır. (Kadının) Saçını her tarafından kısaltması daha faziletlidir.

Ziyaret Tavafı (Farz olan Tavaf)

Farz olan bu tavâf, bayramın gece yarısından sonra olmazsa sahih değildir. Cemratu’l Akabe’yi taşlamadan önce veya taşladıktan sonra, tıraştan önce veya sonra olsa da olur. Fakat en iyisi şeytan taşlamadan ve tıraştan sonra yapılmasıdır. Ziyaret tavafını yaparkenCenabet, hayız ve nifas gibi büyük hadesten, küçük hadesten ve affedilmeyen necasetten temiz olunması ve avret yerlerinin örtülmesi şarttır.

Hayızlı olan kadın, kan kesilip gusledinceye kadar bu tavâfı erteler. Kadının hayızdan temizlendikten sonra bu tavafı yapması şarttır.

Tavâf, Haceru’l Esved’ten başlayıp yedi defa yapılır. Kişi, bütün tavaflarını Kâbe’yi soluna alarak yapmalı. Tavâf eden kişi kalabalıktan dolayı başka bir yöne dönmüşse, Kâbe’yi arkasına veya karşısına almışsa yönünü değiştirdiği yere geri dönüp tavâfına devam eder. Geri dönemiyorsa bunun yerine bir şavt daha yapar. Tavaf esnasında başını çevirirse zararı yoktur. Eğer kaç defa yaptığına dair şüpheye düşerse, namazda olduğu gibi az olanı esas alır. Mesela bu şavt üçüncü mü yoksa dördüncü mü diye tereddüt ederse üçüncü şavtı esas alır ve tavâfa devam eder. Tavâfın yürüyerek yapılması sünnettir. Binek üzerinde yapmak da caizdir. Tavaf esnasında Peygamber Efendimizin ﷺ okumuş olduğu duaları okumak sünnettir. Bunlardan birisi de şu duadır:

اللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

 “Allâhumme Rabbenâ âtinâ fid-dunyâ haseneten ve fil âĥirati haseneten vakinâ azâben-nâr.” Sabit bir rivâyete göre bu dua, Peygamber Efendimizin ﷺ en çok ettiği duadır.

Tavaf esnasında kişi hem kendisi, hem sevdiği kişiler hem de bütün Müslümanlar için dînî ve dünyevî hususlarda dua eder.  Kişi tavâf esnasında vaktini sadece Kur’ân-ı Kerîm’i okuyarak geçirse de güzel bir amel yapmış olur. Erkeklerin ilk üç tavâfı hızlı ve küçük adımlarla yapması sünnettir. Yine ihram kıyafetinin bir kısmını sağ koltuk altından çıkartıp sol omzuna atması sünnettir. Yani sağ omzunun açık olması sünnettir. Kadınlar ise tavâfın bütün şavtlarında normalde yürüdükleri gibi yürürler. Ayrıca elbiselerinin üstüne Cilbab (bütün bedenlerini kapatan elbise) giymeleri sünnettir. 

Tavâftan sonra Makam-ı İbrâhîm’in yanında tavâfın sünneti niyetiyle iki rekât namaz kılmak sünnettir.

Not: Tavafın geniş duaları; “Dualar Bölümü”ndedir.

Minâ’da Gecelemek ve Üç Teşrik Günlerinde Cemreleri Taşlamak

Hacı olan kişi teşrik günlerinin ilk gecesi Minâ’ya gider ve orada kalır. Teşrik günü öğleden sonra üç cemreyi taşlar. Hayf Mescidi yanında bulunan küçük cemreden başlar, onu yedi defa taşlar. Daha sonra ortadakini yedi defa taşlar. Daha sonra büyük cemreyi yedi sefer taşlar. Bütün taşları tek tek ve o cemreye ait olan havuzun içine atmak şarttır. Bu taşların havuzun içine girmesinden emin olunması gerekir; kişinin içinde şüphe varsa atışı tekrarlaması gerekir. Bazı kişilerin yaptığı gibi uzaktan atmak sakıncalıdır. Böyle yapılırsa bu taşlar hem havuzun içine girmemiş olabilir hem de hacıların başına gelebilir. Şeytan taşlarken tekbir getirmek müstehaptır. Teşrik günlerinin ikinci gününde, birinci gününde yapılanın aynısı yapılır. Kişi eğer teşrik günlerinin ikinci gününün güneş batımında hâlâ Minâ’da ise teşrik günlerinin üçüncü günü de aynı şeyi tekrarlar. Kişi eğer izdihamdan korkarsa teşrik günlerinin taşlamalarını teşrik günlerinin son gününe erteleyebilir. Taşlama için mazeretsiz vekâlet verilmez. Fakat kişi son gününe kadar taşlayamayı yapamayacak kadar aciz olursa vekâlet verebilir. Minâ’da gecelemek Şafîilerin bir görüşüne göre vacip, bir görüşüne göre ise sünnettir. Hacı adayı hangisini uygulamak isterse serbesttir, çünkü bu iki görüş de sahihtir

Veda Tavafı

Bir görüşe göre Âfâkî (Mekke’nin dışından gelen)hacıların Mekke’den ayrılmadan yapmaları gereken son tavafa veda veya sader (ayrılma) tavafı denir. “Sader” kelimesi ayrılma anlamına gelir.

Hacılar Bütün işlerini bitirdikten sonra Mekke’den ayrılmadan önce “vedâ tavafı yapar”, böylece hac görevini tamamlamış olarak memleketine veya Medîne’ye giderler.

Afâk, “ufuklar” anlamına gelir. Ufuk, insanın bulunduğu yere göre uzağı temsil ettiği için Mekke’ye uzak ve hıll dışında kalan bölgelere “âfâk” ismi verilmiştir. Bu bölgede yaşayanlara “âfakî” denir.)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir