Oruç Tutmak Kimlere Farzdır, Kimlere Farz Değildir?
Oruç; Arapça lügatına göre “imtina etmek” demektir. Şerîat’a göre kalp ile niyet edip fecirden, akşama kadar karna ya da karın gibi sayılan yere bir şeyin girmesinden ve cimâdan uzak durmaktır.
Akıllı, baliğ (buluğa ermiş olan) ve oruç tutmaya gücü yeten her Müslüman’ın oruç tutması farzdır. Yaşlılar ya da şifâ bulması beklenmeyen hastalar gibi, hissen (gerçekten) oruç tutamayana farz değildir.
Yine hayızlı ve nifaslı olan kadınlar gibi, şer’en orucu tutamayanlara oruç tutmaları farz değildir, lâkin sonra kazâ etmeleri farzdır.
Kâfirin ve mürtedin (İslâm’dan ayrılan kişi) orucu geçerli değildir.
Çocuklara oruç tutmak farz değildir, ancak çocuk yedi yaşına gelip mümeyyiz olmuşsa ve tutmaya da gücü yetiyorsa, velisinin, ona oruç tutmasını emretmesi farzdır. On yaşına gelip oruç tutmaya gücü yettiği hâlde, oruç tutmazsa, velînin ona vurması (aşırı zarar vermeyecek şekilde) gerekmektedir.
Ancak buluğdan önce tutulmayan oruçları, buluğa erdikten sonra kazâ etmek farz değildir.
Deliye oruç tutmak farz değildir. Aklı yerine gelince tutmadığı günleri de kazâ etmez, çünkü deliliği esnasında sorumlu değildir.
Uzun yolculuğa çıkanın, oruç tutması bedenine zarar vermeyecekse bile, oruç tutmama ruhsatı vardır.
Geçici bir hastalığa yakalanan hasta, oruç tuttuğu takdirde bedeninin zarar göreceğini veya şifâsının gecikeceğini biliyorsa oruç tutmayabilir. Aynı şekilde Allâh’tan korkan güvenilir bir doktorun ona bildirmesiyle, bedenine zarar geleceğini veya şifâsının gecikeceğini biliyorsa oruç tutmayabilir. Yolculuktan veya hastalıktan dolayı orucu bırakan kimselerin, tutamadıkları oruçları kazâ etmeleri farzdır. Bu ruhsatlara rağmen oruçlarını tutanların oruçları geçerlidir. Ancak oruç tutmaları bedenlerine zarar verecekse, o zaman oruç tutmaları harâmdır.
Yolculuğa çıkacak olan kişinin, oruç tutmayacaksa, fecirden önce yaşadığı köyden veya şehirden ayrılması gerekir.
Faydalı Meseleler:
Hayızlı veya nifaslı olan kadının gün ortasında (gündüz) kanı kesilirse, günün geri kalan kısmında orucu bozan hallerden uzak durması gerekir.
Aynı şekilde gün içinde İslâm’a girenin veya buluğ çağına eren çocuğun, günün geri kalan kısmında orucu bozan hâllerden uzak durması farzdır. Ancak bu günü kazâ etmesi farz değildir.
Oruç tutmaya tamamen gücü olmayan ihtiyar insanın oruç tutması farz değildir. Ancak
Ramadân’ın her bir günü için ayrı ayrı birer fidye vermesi gerekir. Fidye; bir fakire yarım sa’ buğday veya bir sa’ arpa, ya da değerinde para vermektir.
Sa’dan kasıt ise Irak sa’ıdır. Irak sa’ı altı mud’tur. Bir mud da, orta boy iki elin birleşmesi ile oluşan avuç dolusu kadardır.