Muhakkak ki İslâm Dîninde kişiyi felâha erdiren güzel ameller vardır. Bunlardan bazıları Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîfler’de bizzat, bazıları da mânen zikredilmiştir. Mevlid-i Şerif’i kutlamak da câiz olan ve sevap kazandıran bir ameldir. Bazı kesimlerin dediği gibi “Mevlidi kutlamak bidattir ve bidatlerin tamamı da dalâlettir” sözü doğru değildir. İslâm âlimlerinin de üzerinde ittifak ettiği üzere bidatler iki kısımdır. Bunlardan bazıları kötü, bazıları da hasen olan bidatlerdir. Âyetlerle ve Hadîsler’le de sabittir ki Mevlid-i Şerîfleri ihyâ etmek güzel olan ve hayırlı olan amellerdendir. Allâh-u Teâlâ El-Hacc Sûresi’nin 77. Âyet-i Kerîme’sinde buyuruyor ki:
وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Manası: “Hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”
Şüphesiz ki bütün İslâm âlemi Mevlid-i Şerîfler’de Allâh’ı zikretmekte, Peygamber Efendimiz’e ﷺ salavatlar getirmekte, Kur’ân-ı Kerîm okumakta ve Müslümanlara ikramda bulunmak suretiyle, kâinatın Efendisinin dünyaya teşriflerini bu tür hayırlı amellerle geçirerek kutlamaktadır. Bu tür hayırlı ameller ise Âyet-i Kerime’de geçen, kurtuluşa vesile olan hayırlardan bazılarıdır. Allâh-u Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de methettiği Efendimizi, bizim methetmemiz elbette ki hayırlı bir ameldir. Allâh-u Teâlâ, Îsâ Peygambere tabi olan Müslüman din adamları için El-Hadîd Sûresi’nin 27. Âyet-i Kerîme’sinde buyuruyor ki:
وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاء رِضْوَانِ اللَّهِ
Manası: “Kendisine bağlı olanların kalplerine ince bir duygu ve bir merhamet ihsan ettik. Bir de (insanların fitnesinden kaçıp sırf ibadete koyulmaktan ibaret olan) Ruhbâniyet ki, bunu onlar çıkardılar; Biz onu, üzerlerine farz kılmamıştık. Ancak Allâh rızasını aramak için (bu yeniliği) yaptılar.”
Bu Âyet-i Kerîme’den de anlaşıldığı üzere Allâh-u Teâlâ, Îsâ Peygambere tâbi olan din adamlarının, Allâh’ın emretmediği, kendilerine farz olmayan yeni bir ameli (yani iyi olan bir bidati) ortaya çıkarmalarından dolayı onları övüyor. Abdullâh bin Abbâs buyurdu ki: Peygamberimiz Muhammed ﷺ Medîne’ye geldiğinde baktı ki Yahudiler kendilerince oruç tutuyorlar. Efendimiz onlara bu günde neden oruç tuttuklarını sordu. Dediler ki: “Allâh bu günde, Peygamberimiz Mûsâ’yı ve İsrâîloğullarını (Firavun ve askerlerine karşı) galip kıldı. Biz Ona şükretmek için bu günün orucunu tutuyoruz. Bunun üzerine Peygamberimiz Muhammed ﷺ buyurdu ki:
نَحْنُ أَوْلَى بِمُوسَى مِنْكُمْ
Manası: “Biz Mûsâ’ya sizden daha evlâyız.”
Abdullâh bin Abbâs, Peygamber Efendimizin ﷺ bunu söyledikten sonra sahâbîlere bu günde oruç tutmalarını emrettiğini bildiriyor. İmâm Muslim’in Efendimizden ﷺ naklettiği bu kıssa da, Mevlid-i Şerîf’in kutlanmasının hayırlı amellerden olduğuna işaret etmektedir.
İlk Mevlid Kutlaması Irak’ın Erbil hükümdarı, Selçuklu Atabeyi Mužafferuddîn Gökbörü tarafından tertip edilmiştir. Bu hükümdar zamanında birçok fakîh, âlim ve sûfî Mevlid Kandili’ni kutlamak için Erbil’e akın ederlerdi. Yüzlerce hayvan kesilip fakirlere dağıtılırdı. Allâh’ın ismi zikredilir, kâinatın Efendisine salavâtlar getirilir ve Kur’ân-ı Kerîm okunurdu. Daha sonra bu âdet, bütün İslâm âlemine yayılmıştır. Mevlid Kandili, bütün Müslüman devletlerinde heyecanla kutlanırdı. Selçuklular, Eyyübîler, Memlüklüler ve Osmanlılar bu devletlerden bazılarıydı.
Mevlid-i Nebevî’yi kutlamanın câiz olduğunu zikreden âlimlerden bazılarını zikretmekte fayda görüyoruz:
- İslâm tarihinin büyük âlimlerinden olan ve zamanının müceddidi İmâm Celâleddîn Es-Suyûtî Mevlidi Nebevî’yi kötü bidat olarak değil, bidatı hasene olarak nitelendirmiştir.
- İmam Celâleddîn Es-Suyûtî “El-Hâvî Li’l Fetâvâ“ adlı kitabında şöyle buyuruyor: “İnsanların Peygamber Efendimizin doğum gecesi için toplanıp Kur’ân okumaları, doğumuyla ilgili haberleri, menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bidat-ı hasenedir. Çünkü bu toplantılarda Peygamber Efendimize ﷺ karşı bir yüceltme, bir saygı, onun dünyaya teşriflerinden dolayı büyük bir sevinç söz konusudur. Bu amel ise sahibine büyük sevap kazandırır.” Ayrıca Mevlid-i Şerîf’in kutlanmasının güzel ve hayırlı bi amel olduğunu, “Husnu’l Maksid fi Ameli’l Mevlid“ adlı kitabında da beyan etmiştir.
- Hafız Muhaddis Ahmed bin Hacer El-Askalâni “Fethu’l Bârî” adlı kitabında şöyle buyuruyor: “Mevlid-i Şerîf’i kutlamak hayırlı bir ameldir.”
- Hafız İmâm Es-Sehâvî “El-Ecvibetu’l Mardiyyeh” adlı eserinde mevlidin hayırlı amel olduğunu delillerle zikretmiştir.
Ayrıca Hafız El-Irakî “El-Mevridu’l Heniy fî Mevlidi’n Nebî” adlı kitabında, Hafız Ebû Nuaym El-Asbahânî, eski Mısır diyarı müftüsü Şeyh Muhammed Bâĥit ve “El Mevâhibu’l Leduniyye fi Mevlid-i Hayri’l Beriyye” adlı kitabın sahibi Mevlid-i Şerîf’i kutlamanın hayırlı bir amel olduğunu söyleyen âlimlerden sadece bazılarıdır.
Bilinmelidir ki Peygamber Efendimizin ﷺ ümmeti dalâlet üzerinde birleşmez. Nitekim Peygamber Efendimiz ﷺ İmâm Buhârî, İmâm Muslim ve daha birçok hadîs hafızının aynı manaya gelen ancak lafız farklılığıyla rivâyet ettikleri Hadis-i Şerîf’inde şöyle buyurmaktadır:
لَا تَجْتَمِعُ أُمَّتِي عَلَى ضَلَالَةٍ
Manası: “Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez.”
Bütün Müslümanlar ve Müslüman din adamları, Mevlid-i Şerîf’i dünyanın dört bir yanında kutlamaktadırlar. Peygamber Efendimizin ﷺ Hadis-i Şerîf’lerinde bildirdiği üzere bu amelin hayırlı bir amel olduğu konusunda hiçbir şüphe yoktur. Bütün ümmetin üzerinde müttefik olduğu bu ameli hangi Müslüman gerçekleştirirse, şüphesiz ki Allâh onu bu hayırlı amelinden dolayı mükâfatlandıracaktır. Bizleri hayırlı amellerde muvaffak kılan Rabbimize hamdolsun.