Riya, salih amelleri, Allâh rızası için değil insanların övgüsü için yapmaktır. Yani bu ameli yapan kişinin başkalarının kendisini methetmesi için yapmasıdır. Riya, amelin sevabını götürür. Ayrıca riya yapan kişinin üzerine günah da yazılır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
إِنَّ اللهَ ل يَقْبَلُ مِنَ الْعَمَل ِإِلّ مَا كَانَ خَالِصًا لَهُ وَابْتُغِيَ ِبِهِ وَجْهُه
Anlamı: “Allâh, ancak O’nun rızasını kazanma amacı ile yapılan salih ameli kabul eder.”
[1] İmâm en-Nesâî, Sünen-i Nesâî
Allâh’a itaatte kendini beğenme, yapılan ibâdetin ve güzel amellerin Yüce Allâh’tan kendisine bir nimet olduğunu hatırlamayıp kendi nefsinden sadır olduğunu görmektir. Ucub, amel ile beraber olmadıkça sevabı götürmez. Ama amel ile beraber olursa o amelin sevabını götürür ve her iki durumda da sahibine büyük günah vardır.
Kişinin Allâh’ın rahmetine dayanarak sürekli günah işlemesidir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ أفََأمَِنوُا مَكْرَ الله ِفَل يَأْمَنُ مَكْرَ الله ِإِلّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ ﴾
Anlamı: “Allâh’ın azabından emin mi oldular? Ancak hüsrana uğrayan topluluklar Allâh’ın azabından emin olurlar.”
Mekr; Allâh’ın vereceği ceza demektir.
[1] El-A’râf 99
Kişinin günahlarının çok olduğundan dolayı Allâh-u Teâlâ’nın kendisini kesinlikle affetmeyip cezalandıracağına inanmasıdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ قُلْ يا عِبَادِي َالذينَ أسَْرَفُوا علىَ أنْفُسِِهِمْ ل تَقْنَطوُا مِنْ رَحْمَةِ الله﴾
Anlamı: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz.”
[1] Ez-Zumer 53
Kibirlenmek iki kısımdır. Birincisi kişinin, haklı olan birinin haklı olduğunu bildiği halde onun haklılığını reddetmesidir. Yaşının küçüklüğünden dolayı söylediği doğru olan bir şeyi reddetmek buna örnek gösterilebilir. İkincisi ise insanları hakir görmektir. Yani kendisinden başkasını küçük kendi nefsini ise büyük görmektir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَلَ تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَ تَمْشِ فِي الْأرَْضِ مَرَحًا إِنَّ اللهَ لَ يحُِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ﴾
Anlamı: “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allâh, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez, yani razı değildir.”
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[2]
الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ
Anlamı: “Kibir; hakkı reddetmek ve insanları hor görmektir.”
[1] Lokmân 18
[2] İmam Müslim, Sahih Müslim
Hıkıd, yani Müslüman kardeşine düşmanlık besleyip bu kinden çıkan düşmanlıkla amel etmek, ona zarar vermek için çaba göstermek ve nefsinde hissettiği bu nefreti reddetmemektir.
Sadakalarda başa kakmak, yani alan kişinin kalbini kırmak için kişiye verdiği sadakayı dile getirmesidir. Sadakayı alan kişinin bilmesini istemediği kişiye anlatmaktır. Bu da sadakanın sevabını götürür ve iptal eder.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ يَا أيَُّهَا الَّذِينَ ءَامَنوُا ل تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ ِبِالْمَنّ ِوَ الأذََى﴾
Anlamı: “Ey îmân edenler! Başa kakmak, incitmek sûretiyle ve eziyet göstermekle yaptığınız sadakalarınızı iptal edip boşa çıkarmayın.”
[1] El-Bakarah 264
Büyük günahlardan sayılan küçük günahlarda ısrar etmek, kişinin küçük günahlarının sayısının sevaplarından daha fazla olmasına niyet etmesidir. Bu da kalbin günahlarındandır. Çünkü nefis bu günahı bir daha işleyeceğine kastedip kalbiyle niyet eder. Günahları sevaplarından daha fazla olursa ona büyük bir günah yazılır.
Allâh hakkında kötü zanda bulunmak, Allâh’ın onu affetmeyeceğini, bilakis azaplandıracağını zannetmesidir. Allâh’ın kulları hakkında ise bir ipucu veya bir işaret olmaksızın haklarında kötü zanda bulunmaktır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ يَا أيَُّهَا الَّذِينَ آمَنوُا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ﴾
Anlamı: “Ey îmân edenler! Zannın birçoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.”
[1] El-Hucurât 12
İster kendinden ister başkasından hâsıl olsun, yapılan günaha sevinmek harâmdır.
Gadr harâmdır. Kişi, eğer başkasına “Sen benim himayem altındasın” der ve daha sonra onu öldürür veya öldürtürse harâm işlemiş olur. Kişi, kâfir olsa bile öldüremez, öldürtemez. Canı himaye altına alınan kişiyi öldürmek harâmdır.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:مَنْ أمََّنَ رَجُل عَلَى نَفْسِهِ فَقَتَلَهُ ، فَأنََا مِنَ الْقَاتِلِ بَرِيءٌ ، وَإِنْ كَانَ الْمَقْتُولُ كَافِرًا.
Anlamı: “Her kim bir kimseyi himayesi altına aldıktan sonra öldürürse, bu katilden beriyim. Öldürülen kişi kâfir olsa bile.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Mekir, Müslüman’ı gizli bir yolla zarara sokmaktır.
Bu da harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor;[1]
الْمَكْرُ وَ الخَدِيعَةُ وَ الخِيانَةُ فِي اْلنَّارِ
Anlamı: “Mekreden, aldatan ve hiyânet eden Cehennemdedirler.”
Yani mekri yapan ve Müslümanları aldatan Cehennem’e girmeyi haketmiş olur.
[1] İmâm Hakîm, El-Mustedrak
Bütün sahabelere buğz etmek küfürdür. Sahabeler normal şekilde Peygamber Efendimizle buluşup, Ona îmân eden ve îmân üzerine ölen kimselerdir. “Âl” ise Peygamber Efendimiz’in hanımları ve Müslüman akrabalarıdır. Salih kullar ise, takîler, ilmiyle amel eden kişilerdir. Bunlardan buğz etmek harâmdır. Buğz; nefret etmek, kin beslemektir.
Allâh’ın farz kıldığı şeylerde cimrilik yapmak harâmdır. Kişinin üzerine farz olduğu ve gücü yettiği halde zekâtı vermemesi buna örnek gösterilebilir. Şuh ise, cimriliğin daha fazlasıdır. Bu da harâmdır.
Hırs ise kişinin kendisini diğer insanlardan daha üstün görerek heva ve hevesi için harâm yollardan mal ve mülk toplama isteğidir.
Yüce Allâh’ın tazîm ettiği şeyleri gerektiği gibi yüceltmemek harâmdır. Küçültmek ise küfürdür. Mesela, Cennet ile alay etmek veya Cehennemin azabını hafife almak veyahut Kur’ân-ı Kerîm’in üzerine basmak gibi. Fakat bir şeye şerîatın emrettiği gibi, hak ettiği değer verilmezse küfür değil, harâmdır. Kur’ân-ı Kerîm’in üzerine yaslanmak gibi. Buna istihane denilir. Bu ise harâmdır.
Meks, Müslümanlar’ın mallarından haksız yere alınan maldır. Memurun vatandaşın işini halletmek için vatandaştan para alması gibi. Meks malı yemek hilafsız büyük günahlardandır.
Gasp, kuvvete dayanarak başkasının hakkını zalimce istila etmektir. Gasp edilen malı yemek harâmdır.
Hırsızlık; kuvvete dayanmaksızın başkasının malını haksızca ve gizlice almaktır. Bu da harâmdır.
Dînin harâm kıldığı bir yolla alınan her şeyden faydalanmak harâmdır. Örneğin kiracının ev sahibinden “hulu” adı altında kirasının bitiminde, mülk sahibinin çıkartması durumunda aldığı para, Dîne göre harâmdır.
İçki; aklı baştan götüren, sarhoş eden ve zevk veren içecektir.
İçki içmek büyük günahlardandır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ يَسْألَوُنَكَ عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيِهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ﴾
Anlamı: “Sana, içki ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah vardır.”
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[2]
مَا أسَْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ حَرَامٌ
Anlamı: “Çoğu sarhoş eden şeyin azı da harâmdır.”
[1] El-Bakarah 219
[2] İmâm İbn-i Mâceh, Sünen-i İbn-i Mâce
Sarhoş eden, kan gibi necis olan ve tâhir olsa bile müstakzer sayılan meni gibi şeyleri yemek harâmdır.
Yetim, buluğ çağına varmadan babası ölen kimsedir. Buluğ çağına vardığı zaman yetim olarak adlandırılmaz. Yetimin malını haksızca veya zalimce yemek harâmdır. Eğer yetimin malından bir dilenciye sadaka olarak verilirse dilencinin onu alması harâmdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أمَْوَالَ الْيَتَامَى ظلُْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِِهِمْ نَارًا﴾
Anlamı: “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak karın dolusu ateş yemiş olurlar. Onlar Cehennem’e sokulacaklardır.”
[1] En-Nisâ` 10
Vakfedilen şeyin vakfedenin şartlarına aykırı kullanmak harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
الْمُسْلِمُونَ عِنْدَ شُرُوطِِهِمْ
Anlamı: “Müslümanlar verilen şartlara uymalıdır.”
Bu hadisten anlaşılıyor ki; Müslümanın vakıf olarak verdiği şey, koymuş olduğu şartlara göre kullanılmalıdır.
[1] İmâm Beyhakî, Sünen-i Suğrâ
Karısı veya kölesi olmayan, mahrem olmayan (namahrem) kadınların eline, yüzüne ve diğer yerlerine şehvetle bakmak harâmdır. El ve yüz dışındaki açık olan yerlere şehvetsiz olsa dahi bakmak harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
وَزِنَى الْعَيْنَيْن ِالْنَّظَر
Anlamı: “Gözün zinası (harâma) bakmaktır.”
Ancak el ve yüze şehvetsiz bakmak harâm değildir. Çünkü bayanın eli ve yüzü avret değildir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[2]
﴿ وَل يبُْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِل مَا ظَهَرَ مِنْهَا﴾
Anlamı: “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini (süslerini) göstermesinler.”
İbn-i Abbâs bu âyette geçen “Görünen kısımları müstesna” hakkında ‘el ve yüz hariç’ demiştir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[3]
يَا أسَْمَاءَ إِنَّ الْمَرْأةََ إِذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ يَصْلُحْ أنَْ يرَُى مِنْهَا إِل هَذَا وَ هَذَا وَ أشََارَ إِلى
وَجِْهِهِ وَ كَفَّيْهِ
Anlamı: “Ey Esma! Bayan hayız kanı gördüğünde (yüzünü ve ellerini göstererek) bu ile bu hariç hiçbir yeri görülmemelidir.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim”
[2] En-Nûr 31
[3] İmâm Beyhakî, Es-Sünen Suğrâ
Karısı veya kölesi olmayan, mahrem olmayan (namahrem) kadınların eline, yüzüne ve diğer yerlerine şehvetle bakmak harâmdır. El ve yüz dışındaki açık olan yerlere şehvetsiz olsa dahi bakmak harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
وَزِنَى الْعَيْنَيْن ِالْنَّظَر
Anlamı: “Gözün zinası (harâma) bakmaktır.”
Ancak el ve yüze şehvetsiz bakmak harâm değildir. Çünkü bayanın eli ve yüzü avret değildir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[2]
﴿ وَل يبُْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِل مَا ظَهَرَ مِنْهَا﴾
Anlamı: “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini (süslerini) göstermesinler.”
İbn-i Abbâs bu âyette geçen “Görünen kısımları müstesna” hakkında ‘el ve yüz hariç’ demiştir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[3]
يَا أسَْمَاءَ إِنَّ الْمَرْأةََ إِذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ يَصْلُحْ أنَْ يرَُى مِنْهَا إِل هَذَا وَ هَذَا وَ أشََارَ إِلى
وَجِْهِهِ وَ كَفَّيْهِ
Anlamı: “Ey Esma! Bayan hayız kanı gördüğünde (yüzünü ve ellerini göstererek) bu ile bu hariç hiçbir yeri görülmemelidir.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim”
[2] En-Nûr 31
[3] İmâm Beyhakî, Es-Sünen Suğrâ
Kadının veya erkeğin yalnızken avret yerlerini hacetsiz (ihtiyaç olmaksızın) açması harâmdır. Hacet varsa caizdir. Hacet ise yıkanmak, serinlemek ve benzeri olan durumlardır.
Erkeğin, mahremlerinin diz ve göbek arası hariç diğer yerlerine şehvetsiz olarak bakması caizdir.
Diz ve göbek arası hariç diğer yerlerine bakması caizdir.
Müslüman’a küçümseyerek bakmak ona eziyet olduğu için harâmdır.
Başkasının evine izinsiz olarak bakmak, yani başkasının görmesine rıza göstermediği veya gizlediği bir şeye bakmak da harâmdır.
Gıybet, ölü veya diri olsun Müslüman kardeşinin arkasından kendisinde olan fakat söylenilmesinden hoşlanmadığı şeyleri zikretmektir.
Bühtân (iftira) ise Müslüman kardeşinde olmayan ve hoşlanmayacağı şeyleri zikretmektir. Bu gıybetten daha büyük bir günahtır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَلَ يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا﴾
Anlamı: “(Ey îmân edenler!) Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin…”
[1] El-Hucurât 12
Gıybet, Müslüman kardeşlerini, kendilerine zarar veren insanlardan, Dînlerinde ve dünyalarında kendilerini aldatan kişilerden uyarmak niyeti ile caizdir. Caiz olan haller şu sözde toplanmıştır: تَظَلَّمْ وَ اسْتَعِنْ وَ اسْتَفْت ِحَذِّرْ وَعَرِّفْ وَ اذْكُرَنْ فِسْقَ الْمُجَاهِرْ
Anlamı: “Zulme uğradığında, yardım için, fetva için, uyarmak için, tarif için ve açık bir şekilde günah işleyenin fıskını zikretmek için gıybet caizdir.”
Nemime, fitnecilik yapmak, yani insanların konuştuklarını birinden diğerine fesat için taşımaktır. Nemime büyük günahlardandır.
Allâh-u Teâlâ nemime yapanları kötüleyerek şöyle buyuruyor:[1]
﴿ هَمَّاز ٍ مَشَّاء ٍ ِبِنَمِيم﴾
Allâh-u Teâlâ bu ayette, kusur araştırıp leke süren ve ikiyüzlülük edip söz götürüp getirene boyun eğmemeyi emrediyor.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[2]
ل يَدْخُلُ الْجَنَّة َ قَتَّاتٌ
Anlamı: “Kattet, Cennet’e (ilk girenlerle) giremez.”
Kattet, nemime yapan kişidir. Ancak “El-Bakarah” sûresinin 191. âyetinde geçmekte olan;
﴿ وَالْفِتْنَةُ أشََدُّ مِنَ الْقَتْلِ ﴾
Anlamı: “Şirk, insanı (haksızca) öldürmekten daha kötüdür.”
Âyette geçen “fitne” kelimesi nemime mânâsında değildir. İmâm Taberi[3], İmam Razi[4]–[5] ve diğer müfessirlerin dedikleri gibi bu âyette geçen fitnenin anlamı şirk ve küfürdür.
O halde küfür ve şirk Müslüman’ı öldürmekten daha büyük günahtır
[1] El-Kalem 11
[2] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
[3] Tefsir-i Taberi”
[4] Meşhur tefsîr âlimi. İsmi Muhammed bin Ömer’dir. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebü’l-Meâlî, lakabı Fahreddîn’dir. Soyu Kureyş Kabîlesine ulaşmaktadır. H.544 senesinde İran’da bulunan Rey şehrinde doğdu. “Râzî” lakabını doğum yerine nisbetle almıştır. H.606 senesinde Herat’ta vefât etti. Fahreddin Er-Râzî, İslâm âlimi, Akâid, kelam ilmi, tefsir, fıkıh usulu, Arap dili, astronomi, tıp, fizik ve matematik gibi çağının hemen hemen bütün ilimlerini öğrenip bu alanlarda eserler vermiş çok yönlü bir âlimdir.
[5] Tefsir-i Razi
Müslümanları birbirlerine kışkırtmak harâmdır. Fesatlık için Müslümanlar arasında söz taşımak harâmdır. Aynı şekilde hayvanları birbirlerine kışkırtıp dövüştürmek de harâmdır.
Allâh’ın adıyla yalan yere yemin etmek harâmdır. Bu durum Allâh-u Teâlâ’nın azametine gösterilmesi gereken saygıyı göstermediği için yemin sahibini büyük günaha düşürür.
Kazf, birini zinayla itham etmektir. Kazfın sözleri çoktur. Genel olarak bir insanı veya akrabalarından birini zinayla suçlayan her kelimedir. Bu kelimenin söylendiği kişiye yapılan açık veya dolaylı yoldan bir kazftır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ إِنَّ الَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلتِ الْمُؤْمِنَاتِ لعُِنوُا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَلَهُمْ
عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴾
Anlamı: “Zina ile tanınmayan namuslu mümine kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve Âhiret’te lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır.”
[1] En-Nûr 23
Sahabelerin hepsine sövmek icma ile küfürdür. Fakat sadece Ebu Bekir’e, Ömer’e veya bir başka sahabeye sövmek büyük günahtır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَ السَّاِبِقُونَ الأوََّلوُنَ مِنَ الْمُهَاجِرينَ وَ الأنَْصَارِ ِوَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ ِبِإِحْسَانٍ رَضِىَ اللهُ
عَنْهُمْ وَ رَضُوا عَنْهُ ﴾
Anlamı: “Allâh, İslâm’a ilk giren Muhacir, Ensar ve onlara iyilikle tâbii olanlardan razı oldu ve onlar da O’ndan razı oldular.”
[1] Et-Tevbeh 100
Yalancı şahitlik büyük günahlardandır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
عَدَلَتْ شَهَادَة ُ الزُّورِ الإشْرَاكَ ِبِاللهِ
Anlamı: “Yalancı şahitlik (benzerlik yönünden) Allâh’a ortak koşmak gibidir.” Yani büyük günah olduğu için Allâh’a şirk koşmaya benzetilmiştir.
[1] İmâm Ahmed, El-Musned
Zenginin borcunu ertelemesi, bir şahıstan belirli bir süre için borç alıp vakti geldiğinde ödemeye muktedir olmasına rağmen borcu vermekte geciktirmesidir
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَطْلُ الْغَنِيِّ ظلُْمٌ
Anlamı: “(Borcunu vermeye gücü yettiği halde) Zenginin borcunu uzatması zulümdür.”
[1] İmâm Ebu Dâvûd, Sünen-i Ebu Dâvûd
Allâh ve Rasûlü adına yalan söylemek büyük günahlardandır. Hatta bazı yerlerde küfre götürür. Allâh’a isnat ederek şerîatında helâl kıldığına harâm, harâm kıldığına da helâldir demek küfürdür. Aynı şekilde söylemediğini bildiği halde, zıttı olduğunu bilerek bir sözü Peygambere isnat etmek de küfürdür. Çünkü bunda Allâh’ı ve Rasûlünü yalanlamak vardır. Ancak bu husus bazı yerlerde küfre götürmez.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى اللهِ وُجُوهُهُمْ مُسْوَدَّةٌ ﴾
Anlamı: “Kıyâmet Günü’nde, Allâh hakkında yalan uyduranların yüzlerini kararmış görürsün…”
[2]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:إِنَّ كَذِبًا عَلَىَّ لَيْسَ كَكَذٍِبٍ عَلَى أحََدٍ فَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ
Anlamı: “Benim adıma yalan söylemek, herhangi bir kimsenin adına yalan söylemek gibi değildir. Her kim benim adıma kasıtlı olarak yalan söylerse
Cehennem’deki yerini beklesin.”
[1] Ez-Zumer 60
[2] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
Yalancı şahide dayanarak kendisine ait olmayan bir şeyin kendisine ait olduğunu iddia etmek gibi iddialara, bâtıl iddia denir.
Bid-i talâk; hayızlı veya nifaslı veyahut temizlik dönemindeki bayanla cima yaptıktan sonra onu boşamaktır. Bu boşama harâm olduğu halde boşanma sayılır.
Zihar kişinin hanımına “Sen bana annem gibisin”, yani “Seninle cima etmem” demesidir. Bu ise harâmdır. Kişi bu sözden hemen sonra boşanmazsa kefaret vermesi gerekir. Hemen boşarsa kefaret yoktur. Kefaret, Mü’mîn olan sağlam bir köleyi azat etmektir. Kişi bunu yapmaya aciz ise kesintisiz olarak iki hicri ay oruç tutmalıdır. Buna da aciz ise 60 miskine birer mud ölçüsünde yemek yedirmelidir. Kefaret cimadan önce verilir.
Allâh-u Teâlâ, kefaret hakkında şöyle buyuruyor:[1]
﴿ مِنْ قَبْل ِ أنَْ يَتَمَاسَّا﴾
Anlamı: “Cinsel ilişkiye girmeden önce verilir.”
[1] El-Mucâdeleh 3
Lahn, Kur’ân tilavetinde mânâyı değiştirecek şekilde okumak veya mânâ değişmese dahi bilerek değişiklik yapmaktır. Yani harfleri veya harekeleri değiştirerek okumaktır. Bu da dilin günahlarındandır.
Kişinin malı veya mesleği öz ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa dilencilik yapması harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
إِنَّ الْمَسْئَلَةَ لَ تَحِلُّ لِغَنِىٍّ وَلَ لِذِى مِرَّةٍ سَوِيٍّ
Anlamı: “Dilencilik, zengin veya çalışabilecek sağlam ve güçlü olan kimseye helâl değildir.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Ölmeden önce şahitler huzurunda mirasçı malını almasın diye malın bir kişiye adanmasıdır. Mirasçıyı mirastan mahrum etmek için adanan bu adak geçerli değildir.
Bir kişi birinden aldığı borcu ya da emaneti vasiyetinde bildirmeden veya bir haber bırakmadan veya emanet sahibinin hakkının korunması için şahit tutmadan ölürse üzerine günah vardır.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:ل يَنْبَغِي لِأحََدٍ عِنْدَهُ مَالٌ يوُصِي فِيهِ أنَْ يَأْتِيَ عَلَيْهِ لَيْلَتَانِ وَ ل عَنْدَهُ وَصِيَّتُهُ
Anlamı: “Başkasına ait emaneti (veya borcu) vasiyetinde yazmadan üzerinden 2 gece geçmesin.”
[1] İmâm-i Tabarânî, El-Mu’cemu’l-Evsat
Bir kişinin falancanın oğlu olduğunu iddia etmesi, yani durumun böyle olmadığını bildiği halde babasından başkasına intisap etmesi harâmdır. Ayrıca böyle olmadığı halde falanca kişinin eski sahibi, yani önceden kendisini azat etmiş olan efendisi olduğunu iddia etmek, bilerek velisinden başkasına intisap etmek sayılır ve bu da harâmdır.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:مَنِ ادَّعَى إِلَى غَيْرِ أَِبَيِ أوَْ تَوَلَّى غَيْرَ مَوَالِيهِ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللهِ وَالْمَلئَِكَةِ وَالنَّاسِ أجَْمَعِينَ
Anlamı: “Her kim bilerek kendisini babasından başkasına intisap ederse veya onu azat edenden başkasını beni azat edendir diye iddia ederse, Allâh’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerinedir.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Müslüman kardeşinin nişanının üzerine nişan yapmanın anlamı nedir?
Cevap-54: Müslüman bir kişi bir kız ister ve kızın velisi isteğini kabul ederse, daha sonra da başka biri gelip kızın velisine “kızınızın nişanını bozun bana nişanlayın” demesi harâmdır. Çünkü bunda başkasına eziyet ve alâkanın kesilmesi söz konusudur.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:وَلَ يَخْطُبَ الرَّجُلُ عَلَى خِطْبَةِ أخَِيهِ ، حَتَّى يَتْرُكَ الْخَاطِبُ قَبْلَهُ ، أوَْ يَأْذَنَ لَهُ الْخَاطِبُ
Anlamı: “Kişi (Müslüman) kardeşinin nişanı üzerine nişan yapmasın; ta ki (kardeşi) onu (nişanı) bırakana veyahut izin verene kadar.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Doğru çıksa bile ilimsiz (âlimlerden telakkî ile öğrenmeden) fetva vermek harâmdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَلَ تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ ِبِهِ عِلْمٌ إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أوُلَئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْئوُلً ﴾
Anlamı: “Bilmediğin bir şeyi söyleme! Çünkü kulak, göz, kalp, her biri yaptıklarından sorumludurlar.”
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[2]
مَنْ قَالَ ِبِالْقُرْءَانِ ِبِرَأْيِهِ فَقَدْ أخَْطَأَ وَلَوْ أصََابَ
Anlamı: “Kur’ân-ı Kerîm’de kendi görüşünü söyleyen isabet etmiş olsa bile hata etmiş olur.” Yani harâm işlemiş olur.
Peygamber Efendimiz, başka bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[3]
مَنْ أفَْتَى ِبِغَيْرِ عِلْمٍ لَعَنَتْهُ مَلئِكَةُ الْسَّمَاءِ وَالأَ رْض
Anlamı: “Her kim ilimsiz fetva verirse yeryüzünün ve gökyüzünün melekleri ona lanet ederler.”
[1] El-İsrâ’ 36
[2] İmâm Tirmîzî, Sünen-i Tirmîzî
[3] İbn-i Asakir, Tarih Dimaşk
Şer’i bir sebep olmadıkça zararlı bir ilmi öğrenmek veya öğretmek harâmdır. Tıpkı büyücülüğü ve falcılığı öğrenip öğretmenin harâm olduğu gibi.
Allâh’ın hükmünü (şerîatını) reddederek ya da insanların hükümlerinin, Allâh’ın hükmünden daha üstün veya birbirine eşit olduğunu iddia ederek Allâh’ın hükmünden başka bir hükümle hükmeden kâfir olur. Ancak Dîni yalanlamadan rüşvet, akrabalık ve başka nedenlerden dolayı şerîatın hükmü ile hükmetmeyen kişi kâfir olmaz, fasık olur.
﴿ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ ِبِمَا أنَْزَلَ اللهُ فَأوُلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ ﴾
Anlamı: “Kim Allâh’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” Bu âyetin anlamı nedir?
Cevap-58: El-Berrâ’ bin Âzib bu âyetin Yahudiler hakkında indiğini bildirmiştir. (İmam Müslim)
İbn-i Abbâs bu âyette geçen küfür kelimesinin; Dînden çıkartan küfür olmadığını, büyük günaha düşme anlamında olduğunu bildirmiştir. (İmâm Hâkim)
Buradan anlaşılıyor ki sadece Kur’ân ile hükmetmemek küfür değildir. Ancak Kur’ân’ın hükümlerini reddederek veyahut küçümseyerek başka hükümlerle hükmeden küfre düşer.
Nedib, ölmüş olanın iyi yönlerini yüksek sesle saymaktır. Örneğin “dağ gibiydi”, “aslan gibiydi” demek gibi. Niyaha ise ölüm musibeti karşısında şuuru yerinde iken çığlık atmaktır. İkisi de harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
صَوْتَانِ مَلْعوُنانِ فِى الدُّنْيا وَالآخِرَةِ مِزْمارٌ عِنْدَ نِعْمَةٍ وَرَنَّةٌ عِنْدَ مُصِيبَةٍ
Anlamı: “Hem dünyada hem de Âhiret’te lanet edilmiş iki ses vardır. Nimet halinde flüt (çalmak) ve musibet halinde bilerek çığlık (atmak).”
[1] İmâm Suyûti, El-Camii El-Kebîr
Harâm bir şeye götüren veya farz olan bir şeyden uzaklaştıran her söz harâmdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَتَعَاوَنوُا عَلَى الْبِرِّ وَ الْتَّقْوَى وَل تَعَاوَنوُا عَلَى الإِ ثْمِ وَالْعُدْوَانِ ﴾
Anlamı: “İyilik ve hayırlarda birbirinize yardım ediniz; günah ve düşmanlıkta da birbirinize yardım etmeyiniz.”
[1] El-Mâideh 2
Dîni kötüleyen kâfir olur. Yani Kur’ân-ı, Peygamberleri veya Allâh’ın şiarlarını (emirlerini) kötülemek gibi fiiller insanı Dînden çıkartır.
Tezmir; zurna, ney ve flüt gibi üflemeli çalgılara üflemektir.
Bu da harâmdır.
Mazeretsiz olarak emri bilma’rûf (iyiliği emretme) ve nehyi anilmünker (harâmdan sakındırma) görevinde susmak (yapmamak) harâmdır. Allâh-u Teâlâ Yahudileri kötüleyerek şöyle buyuruyor:1
﴿ كَانوُا ل يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَر ٍفَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانوُا يَفْعَلُونَ ﴾
Anlamı: “Onlar işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. And olsun yaptıkları ne kötüdür.”
İsteyenin bulunmasına rağmen farz olan ilmi öğretmemek harâmdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:2
﴿ إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أنَْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ
أوُلَئِكَ يَلْعَنهُُمُ اللهُ وَيَلْعَنهُُمُ اللعِنوُنَ ﴾
Anlamı: “İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidâyet yolunu gizleyenlere hem Allâh hem de bütün lanet ediciler lanet eder.”
- El-Mâideh 79
- El-Bakarah 159
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ سُئِلَ عَنْ عِلْمٍ فَكَتَمَهُ ألُْجِمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ِبِلِجَامٍ مِنْ نَارٍ
Anlamı: “Kendisine ilim sorulduğunda ketmeden (saklayan, öğretmeyen) kişiler Kıyâmet Günü ateşten gem ile gemlenirler”
[1] İmâm Hâkim, El-Mustedrak
Yellenen bir Müslüman’a yellendi diye hakaret ederek gülmek harâmdır.
Kişinin şahitliğini saklaması harâmdır. Şer’î hâkimin kendisinden şahitliğini talep etmesine rağmen kişinin şahitliğini saklaması harâmdır. Bazı durumlarda hâkim çağırmazsa bile şahitlik yapması Müslüman kişinin üzerine farz olur.
Allâh-u Teâlâ (şahitlik hakkında) şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَ مَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ ءَاثِمٌ قَلْبُهُ ﴾
Anlamı: “Kim onu (şahitliği) gizlerse, onun kalbi günah işlemiş olur.”
[1] El-Bakarah 283
Selâma karşılık vermek bazı hallerde farz-ı kifaye olur bazı hallerde de farz-ı ayndır. Fasık olmayan bir Müslüman’ın verdiği selâma cemaatin karşılık vermesi üzerlerine farz-ı kifayedir. Yani içlerinden bazıları selâma karşılık verirse diğerlerinin üzerinden farziyet kalkar. Ancak selâm belirli bir kişiye verilmişse bu selâmı almak sadece o kişinin üzerine farz-ı ayndır. Ancak erkeğin yabancı bir bayana, bayanın yabancı bir erkeğe selâm vermesi durumunda karşılığını vermek selâm verilen kişinin üzerine farz değildir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَإِذَا حُيِّيتُمْ ِبِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا ِبِأحَْسَنَ مِنْهَا أوَْ رُدُّوهَا﴾
Anlamı: “Siz bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeliyle karşılık verin veya verilen selâmı aynen iade edin.”
[1] En-Nisâ’ 86
Hanımı olsa bile şehvet uyandıran öpme, Hacda iken İhrâmda olana veya farz orucu tutana (meninin gelmesinden korkuyorsa) harâmdır.
Ayrıca öpmesi kendisine helâl olmayan kimseyi öpmek de harâmdır.
Bir topluluğun duyulmasını istemediği bir konuşmayı dinlemek harâmdır. Yani konuştukları şeyin bilinmesinden nefret ettiklerini bilmesine rağmen konuşmalarını dinleyen kimse harâm işlemiş olur. Ancak Müslümanlara zarar verecek olan konuşmayı Müslümanları zarardan uzaklaştırma maksadı ile dinlemek caizdir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنِ اسْتَمَعَ إلى حَدِيثِ قَوْمٍ وَهُمْ لَهُ كَارِهُونَ صُبَّ فِي أذُُنَيْهِ الآنكُُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Anlamı: “Kim bir kavmin konuşmasını onlar razı değilken dinlerse Kıyâmet Günü kulaklarına “El-Ânuk” dökülür.” “El-Ânuk” ise eritilmiş kurşundur.
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Flüt, saz ve diğer harâm olan müzik aletlerinin seslerini dinlemek, gıybeti, nemimeyi ve benzerlerini dinlemek kulağın günahlarındandır. Ancak kendisine zorla dinletiliyorsa ve bundan razı değilse günah olmaz. Fakat gücü yetiyorsa bu günahı men etmesi gerekir.
Ölçüde, tartıda ve zirâda aldatmak harâmdır. Doğru davranmayan insanlar, kendileri için ölçer ve tartarken eksiksiz alırlar. İnsanlara ölçer ve tartarken eksik verirler. Yani kendileri onlara tartarken eksik tartarlar.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ الَّذِينَ إِذَا اكْتَالوُا عَلَى الْنَّاسِ يَسْتَوْفُونَ وَإذَا كَالوُهُم أوَْ وَزَنوُهُمْ يخُْسِرُون﴾
Anlamı: “Ölçü ve tartıda doğru davranmayanlara veyl (büyük azap) vardır. Onlar ki, insanlardan ölçüp alırken noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçüp tartarlar.”
[1] El-Mutaffifîn 1-3
Hırsızlık Dînde bilinmesi zaruri olan ve icma ile harâm olduğu belli olan büyük günahlardandır. Hırsızlık; başkasının malını haksızca ve gizlice almaktır. Hırsızın çaldığı şeyin değeri az olsa bile cezalandırılır.
Nehib; Müslüman’ın malını haksızca ve açıkça almaktır. Bu da ellerin günahlarındandır.
Gasp ise kuvvete dayanarak başkasının hakkını zalimce almaktır. Her ikisinin de büyük günahlardan olduğu Peygamberimizin şu kavlinden anlaşılmaktadır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ ظَلَمَ قِيْدَ شِبْر مِنْ أرَْضٍ طوُِّقَهُ مِنْ سَبْعِ أرََضِينَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Anlamı: “Her kim başkasının malından zulümle bir karış alırsa Kıyâmet Günü’nde aldığı şey boynunda bir tasma olacaktır.”
Gulul ise şer’i paylaştırma olmadan önce ganimetten mal almaktır. Bu da büyük günahlardandır.
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Haksızca bir Müslüman’ı öldürmek, küfürden sonra gelen günahların en büyüğüdür.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللهُ عَلَيْهِ
وَلَعَنَهُ وَأعََدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا﴾
Anlamı: “Kim bir mü’mîni îmânı için öldürürse cezası, içinde ebedîyyen kalacağı Cehennem’dir. Allâh ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”
Peygamber Efendimiz bir hadis-şerifte şöyle buyuruyor:[2]
اجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوِبِقَاتِ . وَقَتْلُ النَّفْسِ الَّتِى حَرَّمَ اللهُ إِلَّ ِبِالْحَقِّ
Anlamı: “Helak edici yedi şeyden sakınınız. Onlardan biri haklı olmanın dışında, Allâh’ın harâm kıldığı nefsi öldürmek.”
Bütün öldürme çeşitlerinde kefâret vardır. Kefâret ise, mü’mîn olan sağlam bir köleyi azat etmektir. Buna aciz olan için ise kesintisiz olarak iki hicri ay oruç tutmaktır.
[1] En-Nisâ’ 93
[2] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Öldürme 3 kısma ayrılır:
- Bilerek öldürme
- Hatalı öldürme
- Şüpheli kasıtla öldürme
Bilerek öldürme; haksızca, isteyerek veya kasten, kılıç veya silah gibi öldürücü bir aletle öldürmektir. Bu durumda kısas vardır. Öldürülen kişinin ailesi kısas yerine diyet alabilir veya affedebilir.
Kısas ise halifenin nazaretinde öldürülenin yerine öldürmedir.
Diyet ise, Müslüman hür bir erkeğe karşılık 100 deve, Müslüman hür bir kadına karşılık ise yarısı olan 50 deve verilir. Diyetin sıfatları öldürme çeşidine göre değişir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿يَا أيَُّهَا الَّذِينَ آمََنوُا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى الْحُرُّ ِبِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ ِبِالْعَبْدِ وَالْأنُْثَى
ِبِالْأنُْثَى فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أخَِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ ِبِالْمَعْرُوفِ وَأدََاءٌ إِلَيْهِ ِبِإِحْسَانٍ﴾
Anlamı: “Ey îmân edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir.”
[1] El-Bakarah 178
Hatayla öldürme; öldürülen kişiyi kastetmeksizin öldürmektir.
Trafik kazası gibi. Bu durumda kısas olmayıp sadece diyet ve af olur.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أنَْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّ خَطَأً وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ
مُسَلَّمَةٌ إِلَى أهَْلِهِ إِلَّ أنَْ يَصَّدَّقُوا﴾
Anlamı: “Yanlışlıkla olması dışında bir mü’mînin bir mü’mîni öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mü’mîni öldüren kimsenin, mü’mîn bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır.” Bu takdirde diyet vermez.
[1] En-Nisâ’ 92
Şüpheli kasıtla öldürme; haksızca, isteyerek ve kasten lakin öldürücü olmayan bir yerden ve öldürücü olmayan bir aletle öldürüleni vurmaktır. Bir iğneyi vücuduna batırmak gibi. Bu durumda da kısas olmayıp sadece diyet ve af olur.
Müslüman’ı haksız olarak dövmek harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-şerifte şöyle buyuruyor:[1]
إِنَّ اللهَ يعَُذِّبُ الَّذِينَ يعَُذِّبُونَ النَّاسَ فِى الدُّنْيَا
Anlamı: “Allâh, dünyada insanları azaplandıranı azaplandıracaktır.”
Ayrıca Müslüman’ı silâh veya benzeri şeyler ile korkutmak da harâmdır.
[2]Peygamber Efendimiz bir hadis-şerifte şöyle buyuruyor:مَنْ أشََارَ إِلَى أخَِيهِ ِبِحَدِيدَةٍ فَإِنَّ الْمَلئَِكَةَ تَلْعَنهُُ وَإِنْ كَانَ أخََاهُ لأَِبَيِ وَأمُِّهِ
Anlamı: “Öz kardeşi olsa bile kardeşini (korkutma niyetiyle) bir demir parçası ile korkutana melekler lanet ederler.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
[2] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
Hayvanı yakmak harâmdır. Ancak hayvan, insanlara eziyet veriyorsa ve bu eziyetinden de ancak yakarak kurtulmak mümkün oluyorsa o zaman yakmak caiz olur. Hayvanın şeklini bozmak elin günahlarındandır. Bu da hayvanın organlarını parçalamak ve şeklini değiştirmektir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]وَإِنَّ النَّارَ لَ يعَُذِّبُ ِبِهَا إِلَّ اللهُ
Anlamı: “Ateşle ancak Allâh azaplandırır.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Zar ile oyun oynamak elin günahlarındandır. Satranç ise caizdir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ لَعِبَ ِبِالنَّرْدَشِيرِ فَكَأنََّمَا صَبَغَ يَدَهُ فِى لَحْمِ خِنْزِيرٍ وَدَمِهِ
Anlamı: “Kim zar ile oynarsa elini domuzun etine ve kanına batırmış gibi olur.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
İçinde kumar olan bütün oyunları oynamak harâmdır. İki taraf iddiaya girerse âlimlerin icmaı ile harâm olur.
Ud, flüt, piyano ve zurna gibi harâm olan eğlence aletlerini çalmak harâmdır.
Mahrem olmayan bayana şehvetsiz bile olsa bilerek arada engel olmadan dokunmak harâmdır.
Peygamber Efendimiz hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
وَالْيَدُ زِنَاهَا الْبَطْشُ
Anlamı: “Elin zinası ise dokunmaktır.”
Bundan anlaşılıyor ki yabancı bayanla tokalaşmak harâmdır.
[2]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:لأنَْ يطُْعَنَ فِي رَأْسِ أحََدِكُمْ ِبِمِخْيَطٍ مِنْ حَدِيدٍ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أنَْ يَمَسَّ إِمْرَأةًَ ل تَحِلُّ لَهُ
Anlamı: “Biriniz başına demir bir parçayla vurulursa, yabancı bayanla tokalaşmaktan iyidir.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
[2] İmâm Tabarânî, El-Mu’cemu’l-Kebîr
İnsan veya hayvan gibi canlı bir şeyin tümünün heykelini yapmak veya resmini çizmek harâmdır
Zekât farz olduktan sonra eksik olarak verilmesi ya da tümünün verilmemesi harâmdır. Caiz olmayan şeyle çıkartmak veya müstâhak olmayan kişilere vermek de harâmdır
Söylenmesi harâm olan her şeyi yazmakta harâmdır.
Hiyânet; güveni kötüye kullanma, aldatma veya ihanet anlamındadır. Fiil ile yapılan, emaneti yemek; söz ile yapılan, emaneti inkâr etmek; hal ile yapılan, emanete sahip çıkamayacağı halde sahip çıkacağını göstermek gibi kısımları vardır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ إِنَّ اللهَ يَأْمُرُكُمْ أنَْ تُؤَدُّوا الأمَانَاتِ إِلَى أهَْلِهَا﴾
Anlamı: “Hiç şüphesiz Allâh size, emanetleri ehline teslim etmenizi emrediyor.”
[1] En-Nisâ’ 58
Müslüman, zor durumda olan Müslüman kardeşine yardım edebildiği halde mazeretsiz olarak yardım etmezse harâma düşer. Aynı şekilde suda boğulmak üzere olan Müslüman kardeşini de kurtarabildiği halde mazeretsiz olarak kurtarmazsa harâma düşer. Muhakkak ki bu hüküm yüzmeyi bilen kişi içindir. Gücü yetmeyenin günahı yoktur.
Zina büyük günahlardandır. Bu da ister kadının rızasıyla olsun ister rızasıyla olmasın tenasül uzvunun kadının ön avretine girdirilmesidir. Bu da bizim Dînimizde sabit olan hükümlerdendir. Ancak sevişmek harâm olmasına rağmen zina sayılmaz.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَلَ تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيل ﴾
Anlamı: “Sakın zinaya yaklaşmayın; çünkü o pek çirkin ve kötü bir yoldur.”
[1] El-İsrâ’ 32
Livata; erkeğin tenasül uzvunun erkeğin arka avretine girdirilmesidir. Bu da büyük günahlardandır. Yapan da yaptıran da büyük günaha düşer.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
إِذَا أتََى الرَّجُلُ الرَّجُلَ فَهُمَا زَانِيَانِ
Anlamı: “Erkek erkekle cinsel ilişkiye girerse zina yapmış olurlar” yani zina gibi harâma düşmüş olurlar.
[1] İmâm Beyhakî, Sünen-i Beyhakî El-Kubrâ
Hanımı veya cariyesinin eli hariç el vasıtasıyla meniyi akıtmak harâmdır. Aynı şekilde kendi mülkü olsa bile hayvanlarla ilişkiye girmekte harâmdır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِِهِمْ حَافِظوُنَ إِلَّ عَلَى أزَْوَاجِِهِمْ أوَْ مَا مَلَكَتْ أيَْمَانهُُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ
مَلُومِينَ فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأوُلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ ﴾
Anlamı:“ Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir. Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir.”
Bu âyette geçen “kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir” âlimler bu ibarelere dayanarak mastürbasyon ve hayvanla ilşkiye girmenin harâm olduğunu söylemişlerdir.
[1] El-Mu’minun 5-7
Bayan hayız ve nifas halindeyken, hayız ve nifasta kan kesildikten sonra olsa bile gusül yapmadan önce, niyetsiz gusül yaptıktan sonra veya guslün şartlarından biri yapılmadan ilişkiye girmek harâmdır.
Hanımıyla arka avretinden ilişkiye girmek harâmdır ama livata hükmünde değidir. Aynı şekilde hanımı ondan boşanmış sayılmaz. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَلْعُونٌ مَنْ أتََى امْرَأتََهُ فِى دُبُرِهَا
Anlamı: “Hanımıyla arka avretinden ilişkiye giren mel’undur (lanetlenmiştir).”
[1] İmâm Ebu Dâvûd, Sünen Ebu Dâvûd
Erkeğin hanımı veya cariyesi hariç başkalarının önünde avretini açması ve aynı şekilde tek başına iken ön veya arka avret yerini sebepsiz açması harâmdır.
Boş arazide engelsiz bir şekilde büyük veya küçük hacetini yaparken kıbleyi önüne veya arkasına almak veya engelin kendisine üç ziradan uzak bir mesafede bulunması halinde veya yüksekliği bir ziranın üçte ikisinden daha az olması halinde bulunmak harâmdır.
Ancak evde bulunan tuvalette kıbleyi önüne veya arkasına almak caizdir.
Mekrûh da değildir.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:إِذَا أتََيْتُمْ الْغَائِطَ فَل تَسْتَقْبِلُوا الْقِبْلَةَ ِبِغَائِطٍ وَلَ بَوْلٍ وَل تَسْتَدِْبِرُوهَا وَلَكِنْ شَرِّقُوا أوَْ غَرِّبُوا
Anlamı: “Hacetinizi gidermeye gittiğiniz zaman, Kıbleye veya tersine yönelmeyip, doğuya veya batıya yöneliniz.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
99: Peygamberlerin sıfatlarından birisi de İšmet sıfatıdır. Allâh-u Teâlâ, bütün Peygamberleri, hem Peygamberlikten önce ve hem de Peygamberlikten sonra küfürden, büyük günahlardan ve kıymet düşürücü küçük günahlardan, tiksindirici hastalıklardan ve kötü ahlaktan korumuştur.
Peygamberler bir üzüm tanesi dahi çalmazlar. Ancak haklarında hata (zelle) sayılan ve kıymet düşürücü olmayan bazı küçük günâhlara (hatalara) düşebilirler (Âdem’in yasaklı ağaçtan yemesi gibi). Bundan dolayı Âdem peygamber için ”Cennet’ten kovuldu” denmez! Fakat başkaları Onlara tâbi olmadan önce hemen tövbe ederler. (İmâm Teftazani / Şerhul Akâid.)
Kişinin bir kabın içine olsa bile camide idrarını yapması harâmdır.
Dîne göre tazîm edilen şeyin üzerine idrar yapmak küfürdür.
Örneğin bilerek Kur’ân-ı Kerîm’in üzerine idrar yapmanın küfür olması gibi.
Buluğ çağındaki çocukların sünnetsiz kalması harâmdır.
İmâm Mâlik’in mezhebinde ise caizdir.
Günaha yürümek harâmdır. Tıpkı Müslüman’ı haksız yere öldürmek veya ona zarar vermek için yürümek gibi.
Karısına çocuklarına, kölesine nafakasını veya üzerinde hakkı olan kimseye hakkını vermemek harâmdır. Ayrıca başkasının üzerindeki hakkından, kısas, borç, ebeveyne itaat etmek veya çocukları terbiye etmek gibi şeylerden kaçmak da harâmdır.
Yürürken tebehtül etmek haramdır. Tebehtül ise kibirlenerek yürümek demektir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿وَل تَمْشِ فِي الأرَْض ِ مَرَحًا إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الأرَْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طوُلً ﴾
Allâh-u Teâlâ bu âyette, yeryüzünde kibirlilerin ve kendini beğenmişlerin yürüyüşü gibi yürümemeyi emrediyor. Kişi böyle yürüyerek ne yeri deler ne de boyca dağlara ulaşır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[2]
مَنْ تَعَظَّمَ فِي نَفْسِهِ أوَ ِاخْتَالَ فِي مِشْيَتِهِ لَقِيَ اللهَ وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانٌ
Anlamı: “Her kim kendisini büyük görürse veya kibirlilerin yürüyüşü gibi yürürse Kıyâmet Günü’nde Allâh’ın gazabını hak eder.”
Böbürlenmenin mânâsı kibirlenmektir.
[1] El-İsrâ’ 37
[2] İmâm Ahmed, El-Musned
Kişi oturanların boyun hizasına kadar ayağını kaldırıp oturana eziyet vererek ön saflara doğru geçmesinden dolayı harâma düşer. İmâm Ebu Dâvûd’un ve İmâm İbn-i Hibbân’in Abdullâh İbn-i Bisir’den rivâyet ettiklerine göre Peygamber Efendimiz Cuma günü hutbe verirken bir adam insanların boyun hizasına kadar ayağını kaldırıp geçiyordu. Peygamber Efendimiz ona şöyle dedi:[1] اِجْلِسْ فَقَدْ ءَاذَيْتَ
Anlamı: “Otur eziyet verdin.”
Ancak açık bir yeri doldurmak için geçiyorsa kimseye eziyet vermemek şartıyla caizdir.
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbni Hibbân
Engelin şartları bulunuyorsa namaz kılanın önünden geçmek harâmdır. Engelin şartları ise, yüksekliğin en az bir zira’nın üçte ikisi ve engel ile namaz kılanın arasındaki mesafenin üç zira veya daha az olmasıdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
لَوْ يَعْلَمُ الْمَارُّ بَيْنَ يَدَىِ الْمُصَلِّى مَاذَا عَلَيْهِ لَكَانَ أنَْ يَقِفَ أرَْبَعِينَ خَيْرٌ لَهُمِنْ أنَْ يَمُرَّ بَيْنَ يَدَيْهِ
Anlamı: “Namaz kılanın önünden geçmenin vebalinin ne kadar büyük olduğunu geçecek kişi bilseydi ayakta 40 yıl beklemesi daha hayırlı olurdu.”
[1] İmâm Tirmîzî, Sünen-i Tirmizî
Kur’ân-ı Kerîm’e karşı ayağı uzatmak harâmdır. Çünkü bu fiille Kur’ân-ı Kerîm’e saygısızlık yapılmış olur. Ancak Kur’ân yüksekte ise harâm değildir.
“Ayağın zinası yürümektir.” Yani günaha yürümek harâmdır.
Ayrıca farzları aksatıp yapmamak da harâmdır. Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ يَا أيَُّهَا الَّذِينَ آمَنوُا ل تُلِْهِكُمْ أمَْوَالكُُمْ وَل أوَْلَدُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللهِ
وَمَنْ يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأوُلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴾
Anlamı: “Ey îmân edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allâh’a ibâdet etmekten alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanlardır.”
[1] El-Munâfikûn 37
Ana ve babaya karşı gelip onlara şiddetli eziyet vermek büyük günahlardandır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
ثَلثَةٌ ل يَدْخُلُونَ الْجَنَّة َ، الْعَاقُّ لِوَالِدَيْهِ، وَ الْدَّيُّوثُ وَرَجُلَةُ اْلنِسَّاء
Anlamı: “Üç kısım insan Cennete ilk girenlerle beraber giremez. Ebeveynlerine (Anasına babasına) asi olan, deyyus ve kendini erkeklere benzeten bayanlar.”
[1] İmâm Hâkim, El-Mustedrak
Cihaddan, yani savaş alanından kaçmak harâmdır. Cihadda Müslümanların sayısı kâfirlerin sayısının yarısı kadar veya kâfirlerin sayısının yarısından fazla olursa kaçmak harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: [1]
إِجْتَنِبوُا السَّبْعَ المُوِبِقاتِ….. التَّوَلِىّ يَوْمَ الزَّحْفِ
Anlamı: “Helak edici yedi şeyden uzaklaşınız.” Onlardan biri: “Cihaddan kaçmak.”
[1] İmam Müslim, Sahih-i Müslim
Sılayı rahimi kesmek büyük günahlardandır. Bu da akrabaların kalbini kırmak, soğutmak veya nefret ettirmekle, onlara ziyareti kesmek ve yardım etmemekle olur.. Sılayı rahimden maksat akrabaları, yani teyzeleri, dayıları, amcaları, halaları ve onların çocuklarını ziyaret etmektir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: [1]
لَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ قَاطِعُ رَحِمٍ
Anlamı: “Sılayı Rahmi kesen Cennet’e (ilk girenlerle birlikte) giremez.”
[1] İmam Müslim, Sahih-i Müslim
Komşuya eziyet etmek harâmdır. Himayesi altında olan kâfir komşusuna dahi açık bir eziyet göstermek harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ كَانَ يؤُْمِنُ بالله واليَوْمِ الآخِرِفَليُكْرِمْ جَارَهُ
Anlamı: “Her kim (kâmil bir îmânla) Allâh’a ve Âhiret gününe îmân ediyorsa komşusuna ikramda bulunsun.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Bayanların saçını siyaha boyaması harâmdır. Erkeklerin de cihad için hariç saçlarını siyaha boyaması harâmdır. Bazı âlimlere göre saçları siyaha boyatmak aldatma niyeti ile olmazsa harâm değildir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ خَضَبَ بالسَّوادِ سَوَّدَ اللهُ وَجْهَهُ يَومَ القِيامَةِ
Anlamı: “Her kim (saçını) siyaha boyarsa Allâh, onun yüzünü Kıyamet
Günü’nde siyah kılar.”
[1] İmam Mâlik, El-Muvatta
Erkeklerin kendilerini bayanlara, bayanların da kendilerini erkeklere benzetmesi harâmdır. İmâm Buhârî’nin İbn-i Abbâs’tan rivâyet ettiğine göre; “Peygamber Efendimiz, bayan elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen bayana lanet etmiştir.”
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:لَعَنَ رَسُولُ اللهِ -صلى الله عليه وسلم- الرَّجُلَ يَلْبَسُ لِبْسَةَ الْمَرْأةَِ وَالْمَرْأةََ تَلْبَسُ لِبْسَةَ الرَّجُلِ
Anlamı: “Peygamber Efendimiz, bayan elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen bayana lanet etmiştir.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Erkeğin eline veya ayağına mazeretsiz olarak kına sürmesi harâmdır. Çünkü burada bayana benzeme söz konusudur.
Kibirlenme niyeti ile elbiseyi aşık kemiğini geçecek şekilde uzatmak harâmdır. Eğer kibirlenme niyeti yoksa harâm değildir. Fakat erkeklere mekrûhtur.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ جَرَّ ثَوْبَهُ خُيَلءََ لَمْ يَنْظرُِ اللهُ إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Anlamı: “Her kim kibirlenerek elbiselerini uzatırsa Kıyâmet Günü’nde
Allâh onu rezil eder.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Mazeretsiz olarak farzı kesmek harâmdır. Hac ve Umre’nin nafilesini kesmek de harâmdır. Ancak namazın ve orucun nafilesini kesmek harâm değildir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
الْصَّائِمُ الْمُتَطَوِّعُ أمَِيرُ نَفْسِهِ، إِنْ شَاءَ صَامَ وَ إِنْ شَاءَ أفَْطَرَ
Anlamı: “Gönüllü (nafile) olarak oruç tutan nefsinin amiridir. Dilerse devam eder dilerse bozar.”
[1] İmâm Hakim, El-Mustedrak
Dövme, iğne ile derinin altına mürekkep koymaktır. Bu da harâmdır. İmâm Buhârî ve İmâm Muslim’in rivâyet ettikleri bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz yapana ve yaptırana lanet etmiştir.
İmam Buhari’nin[1] rivâyet ettiğine göre Sahabi Ebu Cuhayfe dedi ki:
وَلَعَنَ الْوَاشِمَةَ وَالْمُسْتَوْشِمَةَ
Anlamı: “Allâh Rasûlü, dövmeyi yapan ve yaptırana lanet etmiştir.”
[1] İmam Buhari, Sahih-i Buhari
Müslüman’ın, Müslüman kardeşi ile mazeretsiz olarak üç günden fazla küs kalması harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
ل يَحِلُّ لِمُسْلِم ٍأنَْ يَهْجُرَ أخََاهُ فَوْقَ ثَلثَ ليَال ٍ يَلْتَقِيَان ِ فَيَعْرِضُ هَذَا وَيَعْرِضُ هَذَا،
وَخَيْرُهُمَا الَّذِي يَبْدَأ ُ ِبِالسَّلم
Anlamı: “Müslüman’ın, Müslüman kardeşi ile üç geceden fazla küs kalması helâl değildir. Bunlar karşılaştıkları zaman birbirlerinden yüzlerini çevirirler. Ama bunların en hayırlısı ilk selâmı verendir.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Fiili büyük bir günah işleyen kimsenin (içki içen gibi) yanında oturup, onu avutmak veya gönlünü hoş tutacak sözler söylemek harâmdır.
Erkeğin gümüş yüzük hariç altın veya gümüş takı takması harâmdır. Aynı zamanda ipek böceğinin çıkardığı ipeği giymesi de harâmdır.
Erkeğin giydiği elbisenin çoğunun ipek olması harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
أحُِلَّ الذَّهَبُ وَالْحَرِيرُ لِلإِنَاثِ مِنْ أمَُّتِى وَحُرِّمَ عَلَى ذُكُورِهَا
Anlamı: “Altın ve ipek, ümmetimin bayanlarına helâl erkeklerine harâmdır.
[1] İmâm Ahmed, El-Musned
Halvet, nikâh düşen bir erkeğin nikâh düşen bir bayanla üçüncü bir şahsın görmediği (kölesi hariç) kapalı bir yerde yalnız kalmasıdır. Hanımı veya ona helâl olan kölesi hariç yabancı kadınlarla halvette bulunmak harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
ل يخْلُوَنَّ رَجُلٌ ِبِامْرَأةَ ٍ إِلّ كَانَ الْشَّيْطَانُ ثَالِثَهُمَا
Anlamı: “Bir erkek bir bayanla halve (tek başına bulunurlarsa) ederse onların üçüncüsü şeytandır.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Kendisi veya başkası için hür olan bir kişiyi zorla çalıştırmak harâmdır. İmâm Ebu Dâvûd ve başka râviler Peygamber Efendimiz’in insanları bundan nehyettiğini rivâyet etmişlerdir
Allâh’ın evliyalarına karşı düşmanlık yapmak harâmdır. Evliya, farzları yerine getiren harâmlardan sakınan ve sünnetleri bol bol yapan kimsedir.
Peygamber Efendimiz, Allâh’tan naklederek Kudsi bir hadis-i şerifte buyurdu ki:[1]مَنْ عَادَى لِي وَلِيًّا فَقَدْ ءَاذَنْتُهُ ِبِالْحَرْبِ
Anlamı: “Her kim evliyalarıma düşmanlık yaparsa Ben ona harp ilan ederim (helâk ederim).”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Sahte bir şeyi dağıtmak insanları aldatmaya yönelik bir davranış olduğu için harâmdır.
Altın veya gümüş olan bir kabı kullanmak harâmdır. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]إِنَّ الَّذِي يَأْكُلُ أوَْ يَشْرَبُ فِي ءَانِيَةِ الْذَّهَبِ وَ الْفِضَّةِ إِنَّمَا يجَُرْجِرُ فِي بَطْنِهِ نَارَ جَهَنَّمَ
Anlamı: “Her kim altın veya gümüş bir kaptan yer veya içerse karnında
Cehennem ateşi kaynamış gibi olur.”
[1] İmâm Ed-Dârakutnî, El-Mu’cemu’l-Kebîr
Namazın veya başka ibâdetlerin farzlarını terk etmek, rükünlerinden birini veya şartlardan birini bırakarak yapmak veya onları bozan bir şey yapmak harâmdır. Ayrıca namazın vaktini mazeretsiz olarak geciktirmek de harâmdır. Geciktirmekten maksat; namazı kılmadan, namaz vaktinin dışına çıkarmaktır.
Hayvanı keyif için hedefe koyarak öldürmek veya atıcılığı onunla öğrenmek harâmdır. Ancak öldürülmesi müstehap olan hayvanı eziyetle değil, öldürme niyetiyle vurmak caizdir. Aynı şekilde avı, ağırlığı veya hızı vasıtasıyla öldürmek de harâmdır. Ağırlığından maksat hayvanın kendi büyüklüğüdür. Yani kendi büyüklüğünde veya ağırlığında bir kaya ile öldürmek gibi. Hızdan maksat ise avda kullanılan kurşundur. Bununla vurulduğunda ruh hemen çıkar.
Kocası ölen kadının ihdadı terk etmesi harâmdır. İhdat ise süslenmeyi, koku sürmeyi iddet esnasında bırakmaktır. İhdadlı kadının evden çıkması caiz değildir. Ancak iddet esnasında mazeretli olarak çıkabilir. Kocası ölen kadının haricindekilerin üç günün üzerinde ihdad yapmamaları gerekir. İhdadlı kadının mahrem olmayan kimselerle, harâm olmayan kelimelerle konuşması caizdir. Balkonda oturması veya kapı komşusunu ziyaret etmesi de harâm değildir.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ وَالَّذِينَ يتَُوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أزَْوَاجًا يَتَرَبَّصْنَ ِبِأنَْفُسِِهِنَّ أرَْبَعَةَ أشَْهُرٍ وَعَشْرًا﴾
Anlamı: “Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler.”
[1] El-Bakarah 234
Mescidi necis etmek, tâhir sayılan tükürük veya sümükle olsa bile kirletmek harâmdır. Çünkü mescidi bu tür şeylerden korumak Allâh’ın şiarlarına saygı göstermektendir.
Yapabilmeye gücü olduğu ve şartlar müsait olduğu halde, kişinin üzerine farz olan Haccı sonraki yıllara geçiktirmek, bazı alimlere göre cazdir, bazı alimlere göre de mazretsiz ise haramdır. Ancak bütün alimlere göre bu şartlarda Haccı yapmadan ölen kişi haram işlemiş olur
Borcunu ödeyeceği bir geliri olmayan ve borç alacağı kişiyi bu durumdan haberdar etmeyen kişi borç alırsa harâm işlemiş olur.
Darda kalan kimseye mühlet vermek farzdır. Bu ise üzerinde borç bulunan ve borcu ödemekten aciz olan kişidir. Borç veren kişinin borçlunun halini bilerek mühlet vermeyi bırakıp onu sıkıştırması veya hapsettirmesi harâmdır.
[1]Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:مَنْ أنَْظَرَ مُعْسِرًا أوَْ وَضَعَ لَهُ أظََلَّهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ تَحْتَ ظِلِّ عَرْشِهِ يَوْمَ لَ ظِلَّ إِلَّ ظِلُّهُ
Anlamı: “Her kim darda kalan kimseye ek bir mühlet tanırsa veya borcunun bir kısmını düşürürse, Allâh, onu Arş’ın gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı Kıyâmet Günü’nde Arş’ın gölgesinde gölgelendirir.”
[1] İmâm Tirmîzî, Sünen-i Tirmîzî
Parayı haram yollarda harcamak harâmdır. Parayı müzik aletlerini alarak harcamak, kumarda veya benzeri şeylerde harcamak gibi.
Kur’ân-ı Kerîm’e basmak gibi hafife alma olarak addedilen davranışlar küfürdür. Ancak Kur’ân-ı Kerîm’i istihane etmek, yani gösterilmesi gerekilen saygıyı göstermemek bedenin günahlarındandır. Tıpkı Kur’ân-ı Kerîm’e, fıkıh, hadis ve tefsir kitaplarına yaslanmak gibi davranışlar caiz değildir.
Komşunun arazisinden alıp kendi arazisine ekleyerek yapılan arazinin hudutlarını değiştirmek bedenin günahlarındandır. Gidip gelenlere zarar verecek bir şekilde sokakları kullanmak da harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
وَلعَنَ اللهُ مَنْ غَيَّرَ مَنَارَ الأرَْضِ
Anlamı: “Allâh-u Teâlâ, (başkasının arazisinden kendi arazisine haksızca bir şey katarak) arazisinin hududunu değiştirene lanet etmiştir.”
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
Ödünç olarak alınan bir şeyi ödünç aldığı şartların dışında kullanmak harâmdır. Aldığı müddetten daha fazla kullanması da harâmdır. Ayrıca sahibinin izni olmadan ödünç alınan malı başkasına vermek de harâmdır.
Herkesçe kullanımı mübâh olan şeylerin kullanımını engellemek harâmdır. Tıpkı otlağı kullanmayı, sahipsiz araziden odun getirmeyi, tuz, altın ve gümüşü kaynağından çıkarmayı veya içmek için suyu almayı engellemek gibi. Bu gibi şeylerin kullanımını engellemek harâmdır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلثَةٍ الْمَاءُ وَ الْكَلأُ وَ النَّارُ
Anlamı: “Müslümanlar üç şeyde ortaktır. Bunlar; su, otlak ve odundur.”
[1] İmâm Ebu Dâvûd, Sünen-i Ebu Dâvûd
Bulunan bir şeyi Dîne göre verilen müddet içerisinde sahibini araştırıp bulamadıktan sonra sahibi çıktığı zaman ona verme niyeti ile mülkiyetine alıp kullanmak caizdir.
Mazeretsiz olarak bir yerde oturup münkeri (engelleyebildiği halde) seyretmek harâmdır. İçki içilen yerde veya çalgılı bir düğünde bulunmak gibi.
Yemek sahiplerinden izinsiz, rızalarını almadan veya utandırarak davetsiz olarak yemeğe gitmek harâmdır.
Eşler arasında nafakada ve meskende adaleti terk etmek, yani iki eşten birini diğerine vacip olan nafakada veya meskende zulmü tercih etmek harâmdır. Ancak kalp sevgisinde veya cinsel ilişkide ikisini bir tutmazsa harâm değildir. Nitekim adeletli davranmayacağını biliyorsa o zaman birden fazla eş alamaz.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿فَإِنْ خِفْتُمْ ألََّ تَعْدِلوُا فَوَاحِدَةً﴾
Anlamı: “Haksızlık yapmaktan ve adeletli davranmamaktan korkarsanız bir tane ile evlenin.”
[1] En-Nisâ’ 3
Erkekleri fitneye düşürme kastıyla koku sürerek evinden çıkan kadın harâma düşer. Ancak örtmesi farz olan yerleri örtüp, erkekleri fitneye düşürmeyi kastetmeksizin evinden dışarı çıkması tenzihen mekrûhtur.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
أيَُّمَا امْرَأةٍَ اسْتَعْطَرَتْ ثمَُّ مَرَّتْ عَلَى الْقَوْمِ لِيَجِدُوا رِيحَهَا فَِهِىَ زَانِيَةٌ
Anlamı: “Erkekleri harâma düşürme kastıyla koku sürmüş halde evinden çıkan kadın zanidir.” Yani günahkardır.
Bu hadisten anlaşılıyor ki şâyet erkeklerin dikkatini çekmek için bu halde çıkarsa harâmdır yoksa mekrûhtur.
Bedenin günahlarından biri de halifeye itaat etmemektir. Halife fasık olsa bile onu halifelikten düşürmek için onunla savaşmak caiz değildir.
[1]Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:يَا أيَُّهَا الَّذِينَ آمََنوُا أطَِيعُوا اللهَ وَأطَِيعُوا الرَّسُولَ وَأوُلِي الْأمَْرِ مِنْكُمْ
Anlamı: “Ey îmân edenler! Allâh’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan Ulûlemre (Halifeye) de itaat edin.”
[1] En-Nisâ’ 59
Kişinin; bir yetimin veya mescidin sorumluluğuna, kadılığa veya buna benzer şeylere, bu vazifeyi yapmaktan aciz olduğunu bildiği halde talip olması harâmdır.
Zalimin galip gelmesi için onu kayırmak, ona yandaş olmak bedenin günahlarındandır. Böyle bir davranış, zalimle hak sahibinin arasına girip hak sahibini hakkından engellemek demektir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
لَعَنَ الله ُ مَنْ ءَاوَى مُحْدِثاً
Anlamı: “Allâh, zalime yandaş olanı lanetlemiştir.”
[1] İmâm İbn-i Hibbân, Sahîh-i İbn-i Hibbân
Müslümanları haksız yere ürkütüp korkutmak harâmdır.
Adam öldürme, mal çalma olmuş veya olmamış olsa dahi yol kesmek harâmdır. Yol kesen suçun büyüklüğüne göre cezalandırılır.
Allâh-u Teâlâ şöyle buyuruyor:[1]
﴿ إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يحَُارِبُونَ اللهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأرَْضِ فَسَادًا أنَْ يقَُتَّلُوا أوَْ يصَُلَّبُوا أوَْ تُقَطَّعَ أيَْدِيِهِمْ وَأرَْجُلُهُمْ مِنْ خِلَفٍ أوَْ ينُْفَوْا مِنَ الْأرَْضِ ذَلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا
وَلَهُمْ فِي الْآَخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ﴾
Anlamı: “Allâh ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesadı yaymaya çalışanların (yol kesenler) cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvalığıdır. Onlar için Âhiret’te de büyük azap vardır.”
[1] El-Mâideh 8
Adağı yerine getirmemek harâmdır. Ancak adak hayırlı bir şeyle alâkalı değilse veya bir günahla alâkalı ise yerine getirilmez.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ نَذَرَ أنَْ يطُِيعَ اللهَ فَلْيُطِعْهُ وَمَنْ نَذَرَ أنَْ يَعْصِيَ اللهَ فَلَ يَعْصِهِ
Anlamı: “Her kim Allâh’a itaat etmek için adak adamışsa yerine getirsin. Ve her kim günah işlemek için adak adamışsa yerine getirmesin.” Yani o günahı işlemesin.”
[1] İmâm Buhârî, Sahîh-i Buhârî
Orucu birbirine bağlamak harâmdır. Bu da iki ya da daha fazla günü hiçbir şey yemeden veya içmeden birbirine bağlamaktır.
Müslüman birinin meclisini almak harâmdır. Aynı şekilde nöbetini almak da harâmdır. Bu da bir mecliste ders veren veya alan birinin bir hacetini gidermek için kalktığında mazeret olmaksızın bir başkası gelip de o kimsenin geri geleceğini bildiği halde yerine oturup istila etmesiyle olur.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
مَنْ قَامَ مِنْ مَجْلِسِهِ ثمَُّ رَجَعَ إِلَيْهِ فَهُوَ أحََقُّ ِبِهِ
Anlamı: “Kim meclisinden (oturduğu yerden) kalkıp tekrar ona dönerse onun hakkıdır.” Yani tekrar yerine oturması onun hakkıdır.
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
İntihar etmek, yani kendi nefsini öldürmek, başka bir Müslüman’ı öldürmek gibi olup, küfürden sonra en büyük günahtır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:[1]
وَإِنَّ مَنْ قَتَلَ نَفْسَهُ ِبِشَىْءٍ عُذِّبَ ِبِهِ فِى النَّارِ
Anlamı: “Her kim kendini bir şeyle öldürürse aynı şeyle Cehennem’de azap görür.”
Ancak intihar eden kimse kâfir olmayıp günahkâr bir Müslüman sayılır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte intihar eden bir sahabeye dua ederek şöyle buyuruyor:[2]اللَّهُمَّ وَلِيَدَيْهِ فَاغْفِرْ
Anlamı: “Allâh’ım! Ellerini de bağışla”
Bundan da anlaşılıyor ki intihar eden kimse kâfir değildir. Çünkü kâfir olmuş olsaydı Peygamber Efendimiz bağışlanması için ona dua etmezdi. İmâm Nevevî “Şerh Sahîh Müslim” adlı kitabında şöyle diyor: “Bu hadis Ehli Sünnete, intihar eden veyahut büyük günah işleyen kimsenin kâfir olmadığına ve Cehennemde Ebedîyen kalmayacağına büyük bir delildir.”
Ancak Allâh’a isyan ederek veya intihar etmek helâldir diye inanarak intihar eden kimse kâfir olur.
[1] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim
[2] İmâm Müslim, Sahîh-i Müslim