Allâh’ın Mahlûkatlarını Düşünmek

Allâh-u Teâlâ ”Âli-İmrân” Sûresinin 191. âyetinde şöyle buyuruyor:

وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Anlamı: ”Allâh’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derer): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru!”

Ey Müslüman Kardeşim!

Bil ki, Allâh-u Teâlâ seni ariflerin tevfiki ile muvaffak kılsın ve sana dünya ve din hayırlarını toplasın. Allâh-u Teâlâ akılları güzeli çirkinden, hakkı batıldan ayırt etmek için yarattı. Aynı şekilde mahlûkatlarındaki acayip halleri tefekkür etmek için yarattı.

Allâh-u Teâlâ  ”Yunus” Sûresinin 101. âyetinde şöyle buyuruyor:

قُلِ انْظُرُوا مَاذَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ

Allâh-u Teâlâ bu âyette, göklerde ve yerde neler olduğuna bakmamızı emrediyor.

Ve yine Allâh-u Teâlâ  ”El-Enbiyâ’” Sûresinin 31. âyetinde şöyle buyuruyor:

وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ

Allâh-u Teâlâ bu âyette, her şeyi sudan yarattığını ve yine de bazı kâfirlerin bunu gördüklerine inanmayacaklarını bildiriyor.

Bundan başka her aklıselim kişinin anlayacağı âyetler ve açık hadisler vardır. Allâh-u Teâlâ sana rahmet etsin bil ki, bu âlemin heyetine bakar ve onu aklında tasavvur edersen bu âlemi içinde oturanın her ihtiyacını bulabileceği bir ev gibi inşa edildiğini görürsün. Gök tavan gibi kaldırılmış, yer halı gibi serilmiş,  yıldızlar kandiller gibi asılmış, nebati çeşitler yeme, giyme ve ihtiyaç için hazırlanmış ve hayvan çeşitleri binmek için ve yardımda kullanmak için hazırlanmış ve insan bu dünyada tıpkı sarayındaki kral gibidir. Bunlarda bu âlemin tedbirle, takdirle ve nizamla yaratılmış olduğuna açık bir delildir. Ayrıca bu âlemin tam bir kudreti ve hikmeti olan bir yaratıcısı olduğunda açık bir delildir.

Allâh’ın Mahlûkatlarının Faydalarından

Allâh-u Teâlâ gökleri yaratmış ve rengini gözlere en uygun ve gözleri güçlendiren renkle renklendirmiştir. Eğer parlak ve ışık saçan bir yapısı olsaydı ona uzun bakana zarar verirdi. Yeşilliğe ve maviliğe bakmak bakışlara en uygun renk olduğu için bakanın nefsinde rahatlık ve sevinçlik oluşur.

Allâh-u Teâlâ ”Kaf” Sûresinin 6. âyetinde kâfirleri kastederek şöyle buyuruyor:

أَفَلَمْ يَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ

Allâh-u Teâlâ bu âyette, onların üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina ettiğini ve nasıl donattığını! Onda hiçbir çatlak olmadığını bildiriyor.

Güneşin yaratılışındaki hikmeti, Allâh-u Teâlâ ”Nuh” Sûresinin 16. âyetinde şöyle buyuruyor:

وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا

Anlamı: ”Güneşi bir kandil yapmıştır.”

Allâh-u Teâlâ ”Yunus” Sûresinin 5. âyetinde şöyle buyuruyor:

هُوَ الَّذِي جَعَلَ الشَّمْسَ ضِيَاءً وَالْقَمَرَ نُورًا وَقَدَّرَهُ مَنَازِلَ لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ مَا خَلَقَ اللَّهُ ذَلِكَ إِلَّا بِالْحَقِّ يُفَصِّلُ الْآَيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Anlamı: ”Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını insanların bilmeleri için ona (aya) birtakım menziller takdir eden O’’dur (Allâh’tır). Allâh-u Teâlâ bunların, ancak bir gerçeğe ve hikmete binaen yaratmıştır. O, bilen kavme âyetlerini açıklamaktadır.”

Allâh-u Teâlâ güneşi hikmetle yaratmıştır ve bu hikmetlerin sayısını Allâh’tan başka kimse bilmez. Bu hikmetlerden biri güneşin hareketiyle yeryüzünün her yerinde gece ve gündüz birbirinden ayrılır. Böyle olmasaydı insanlar nasıl yaşayacaklar ve dünya karanlık iken dünyevi işlerini nasıl yapacaklar ve aydınlığın lezzetini ve faydasını kaybettikleri zaman hayatlarında nasıl mutlu olacaklardı ki? Güneşin ışığı olmasaydı gözlerin ne gibi bir menfaati olacaktı? Renklerde belli olmayacaktı; siyah kırmızdan, beyaz maviden veya başka renkler birbirinden ayırt edilemeyecekti.

Allâh-u Teâlâ ”El-Kasas” Sûresinin 71. ve 72.  âyetlerinde şöyle buyuruyor:

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ اللَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِضِيَاءٍ أَفَلَا تَسْمَعُونَ  قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَنْ إِلَهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ فِيهِ أَفَلَا تُبْصِرُونَ

Allâh-u Teâlâ bu âyette, Resulüne bu sözü insanlara demesini emrediyor: ”Düşündünüz mü hiç, eğer Allâh-u Teâlâ üzerinizde geceyi ta kıyamete kadar aralıksız devam ettirse, Allâh’tan başka size bir ışık getirecek ilah kimdir? Hâlâ işitmediniz mi?  Düşündünüz mü hiç, eğer Allâh-u Teâlâ üzerinizde gündüzü ta kıyamete kadar aralıksız devam ettirse, Allâh’tan başka, istirahat edeceğiniz size getirecek ilah kimdir? Hâlâ görmediniz mi?

Allâh-u Teâlâ geceyi dinlemek ve uymak için gündüzü de çalışmak için yaratmıştır.

Allâh-u Teâlâ  ”Ez–Zâriyât” Sûresinin 21. âyetinde şöyle buyuruyor:

وَفِي أَنْفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ

Anlamı: ”Onların nefislerinde de görmüyorlar mı?”

Bu âyeti, insanın Rabbini gece gündüz, ayakta iken, otururken hamd etmesi için yeterlidir. Allâh-u Teâlâ insana öyle bir kudret ve güç vermiştir ki bunlardan birini ondan alırsa aciz olacaktı. Yemeğin ve içeceklerin ağız yoluyla nasıl karna girdiğine, dil ile nasıl tadına bakıldığına, sonra midede sadece Allâh’ın bildiği yemeğin içindeki maddeler eridiğine daha sonra bağırsaklara ve burada faydalı olan maddeler kana faydası olmayan maddeler ise dışarı nasıl atıldığına bir bak. Subhanallâh, Allâh’ın san verdiği nimetlere bir bak ve düşün; Görme, işitme, tatma, dokunma, hareket etme, durma, uyuma, ayakta durma ve bundan başka nimetlerden dolayı Allâh’a binlerce defa hamd olsun.

Allâh’ın Yarattıklarını Düşünmekle İman Kuvvetlenir

Allâh’ı yarattıklarını düşünmenin fazileti hakkında Allâh-u Teâlâ ”Âli-İmrân” Sûresinin 190. ve 191. âyetlerinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآَيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ  الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Anlamı: ”Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allâh’ı zikir ederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derer): Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi Cehennem azabından koru!”

Ey Müslüman Kardeşlerim!

Bu âyeti sadece okuyup onunla amel etmemek bu âyetin gereğini yerin getirmemek olur. Özellikle fesatın, fitne fücurun ve cehaletin dolu olduğu bu acayip zamanda olursa.  Vakitlerin bir kısmını Allâh’ın yarattıklarını düşünmeye tahsis etmesi kişinin Allâh’a imanını ve Peygamber Efendimiz tabi olmasını arttırır.

Allâh-u Teâlâ ” Âli-İmrân” Sûresinin 190. âyetinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآَيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ

Anlamı: ”Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler.”

Bu âyet imanın kuvvetlenmesi, kalplerin sabit olması içim Allâh’ın yaratıklarını düşünenlere açık bir medihtir. Muhakkak ki Allâh’ın methettiği bir kimse de hayırda ve doğru yoldadır.

Allâh’ın Mahlûkatlarını Düşünmekte Büyük Sevap Vardır

Ey Rabbini Tevhid Eden Müslüman Kardeşim!

Bil ki, Allâh’ın mahlûkatlarının düşünmek Müslümanın, Allâh nezdindeki derecesini yükselttiği gibi günahlarını da siler. Çünkü bu Allâh’a bir ibadettir, yüceltmedir ve saygıdır. Birçok evliya halveye meylediyorlar çünkü bunda dünyanın lezzetlerini, şüpheli şeylerini Allâh’ın zikri için ve mahlûkatlarını düşünmek için terke meyl vardır.

Ey Allâh’ım! Bilmediğimiz şeyleri bize öğret ve öğrettiğinde bize fayda ver ve ilmimizi arttır.

Ey Allâh’ım! Bize faydalı rızık, zikreden dil ve senden korkan bir kalp ver.

Mobil sürümden çık